Ona,


İnsan aklı ne mucizevi, her şeyi anlamak istediği gibi anlıyor. Doğrusu da yanlışı da kendine. Hiç kimse hiçbir şeyi olduğu gibi anlamıyor, anlamayacak da. Hepimiz kendi gerçekliklerimizde yaşıyoruz. İşte belki de bu yüzden deliriyoruz. Çünkü mutluluğu da, acıyı da kendimiz yüklüyoruz anlara. Bazen boş bir bakıştan devasa mutluluklar duyabiliyoruz. Örneğin benim dileklerim. Ne küçük şeyler diliyorum mutlu olmak için. Şimdi diyorum, telefon çalsa ve sen olsan arayan. İşte o zaman ben, ben olmaktan çıkar bir kuş olur göklerde süzülürdüm özgürce. Ama sanırım hep imkansızı istiyorum. Yine de gerçekleşme ihtimali bile ellerimi titretip gözlerimi yaşartıyor. Eksik, yarım, geç kalınmış, hiç olmamış, imkansız ya da belirsiz. İnan hiç önemli değil. Mevcudiyetinle bana can katmaya devam edeceksin.


Bütün bunları sana neden yazıyorum? Hem de okumayacağını bile bile. Bunu çok düşündüm. Eğer içimdekileri bir yere bırakamazsam, dolup taşacak ve beni vuracak diye korkuyorum sanıyordum. Ama geçenlerde karşıma çıkan şu söz, işte bu yüzden, dedirtti: "Biri seni gerçekten seviyorsa, sana ulaşmak için kuşun kanadıyla bile haber gönderir."

Buradan birer birer kuşlarımı kanatlandırıyorum. Belki bir gün doğru yolu bulur sana ulaşırlar. Kim bilir...


Okuyana,


Sizce kuşlarım doğru yolu bulacak mı?



"Bir istiridyenin kıymetli incisini

Sakladığı gibi saklarım seni

Bi' bahar dalının narin tomurcuklarını

Sakındığı gibi korurum seni

Çok derin,

Derinlerimde ellerin

Bir armağan gibi Tanrı'dan bana

Kış güneşinde altın kirpiklerin

Ben seni çok sevdim,

Belki zordur anlaması sessizliğimden

Ben seni çok sevdim,

Sen oku kelimeleri gözlerimden..."