Ona,


Gözlerimi kapattığımda gördüğüm seni çok özledim. -Çünkü artık sadece orada varsın- Artık seni görebilmek için gözlerimi kapatmak zorunda olmaktan nefret ediyorum. O yüzden seni boşluğa çiziyorum. Boş duvarlara, bulutlara, kaldırımlara ve camlara, belki de sık sık görmek zorunda kaldığım insanlara... Önce ellerini çiziyorum. Narin, zarif, ince parmaklarını ve dokunduğunda sanki şifa veren eşsiz ellerini. Sonra gözlerini çiziyorum ve boyuyorum. Zaman zaman ıslanan, yeşil buğulu gözlerini. Seninle göz göze geldiğim o nadir anları düşlüyorum ve gülüşünü çiziyorum. Canımı acıtan alaycı gülüşünü...


Gülüşün alaycı, çünkü "Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor."* Çünkü içimden taşanlar bir türlü sana akmıyor, ulaşmıyor, yolunu bulamıyor. Belki su gibi berrak olmadığından bulamıyor yolunu belki de henüz içimden taşamıyor. Bir şansım daha olsa. Bir şans daha sarılmak ve bir bütün olabilmek için. O zaman daha cesur olabilecek miyim? Emin değilim. Ben artık sana gelmeden senden korkuyorum. Son mektubumda sana beni hatırla demiştim. Hatırlamadın. Beni resminle yetinmeye mahkum ettin. İnan bu söylediklerim sitem değil. Ben, senden gelecek mutsuzluğu dahi kabul etmeye zaten dünden razıydım.


Okuyana,


Sizce bu bir hastalık mı? Eğer öyleyse tedavisi var mı? Çünkü artık benim canım çok yanıyor.


"... Yüzün görsem, tutulur dilim

Lal olur yar yar, Lal olur,


Evlerine vara da gele,

Usandım yar yar, usandım,

El kızını ben kendime

Yar sandım, yar yar yar sandım,

Yüreğime hançer de soktu,

Gül sandım, yar yar gül sandım."



*Ali Lidar, Tesirsiz Parçalar 181