Oppenheimer’ı izlemeye giderken beklentimiz düşüktü, yönetmen Christopher Nolan’ın (burada biraz durmakta fayda var. 30 Temmuz doğumlu aslan burcu yönetmen, muazzam zihin yapısıyla muazzam filmler kazandırdı sektöre. İnception, prestige, memento gibi… Nolan tam bir deli, zihin yapısı karmaşık olduğundan ve filmlerini emek emek inşa ettiğinden kimilerince eleştirilse de ben son derece başarılı buluyorum. Öyle ki interstellar filminde Mısır tarlası sahnesinde gerçekten mısır ekmiş, büyütmüş, satmış ve filme de bütçe sağlamıştır. "İçinde bir tutam delilik barındırmayan hayat, eksik bir hayattır.") son filmleri diğerleri kadar mutlu etmediği için beklentimiz düşüktü. Sinemaya gidip filmin başlamasını bekledik ve ilk saniyeden itibaren gözlerimizi ekrandan alamadık. Akıcı ve anlaşılması güç olması zekiceydi, bundandır biyografik olan film beklenenin aksine asla sıkmadı. Oyuncular, yıldızlar geçidiydi. Bu da Nolan’ın aslan burcu zekasından. Aslanlar kendi gibi ışıldayanlarla çalışmayı severler ve bilirler ki en çok gişeyi onlar yapacaktır. Oyunculuk muazzamdı. Yapay ve irite edici tek bir oyuncu yoktu ki Peaky Blinders dizisinden olsa gerek Cillian Murphy’i hep itici bulmuşumdur. Filmi izleyince atom bombasının mucidi, ünlü fizikçi J. Robert Oppenheimer’ı, Murphy’den başka kimse oynayamazmış gibi geldi. Rol yapmamış, rolü yaşamış gibiydi. Ağzında sürekli sigara, muzip bir gülüş, zeki bakışlar, atom bombasını icat etmeden önce yaşadığı zihin kargaşası, icattan sonra Japonya’nın önce 6 Ağustos Hiroşima bombalanması sonrasında 9 Ağustos Nagazaki bombalanması ve ardından gelen Oppenheimer’ın kendini katil hissetmesi ve bu duygularla mücadelesi sırasında yargılanırken savaşmayıp kendini cezalandırmaya çalışması gibi duyguları oyuncu seyirciye çok başarılı geçirmiş. Ben etkilendim. Bir diğer etkilendiğim karakter karısı Kitty Oppenheimer oldu. Çarşafları içeri al, çarşafları içeri alma şifreli konuşmaları ve özellikle Kitty’nin soruşturma esnasında savcıyı zeki manevralarla rezil etmesi. Zeki kadınları izlemeyi özellikle çok seviyorum.
Lewis Straus karakterini canlandıran Robert Downey Jr.'da takdire şayan bir oyunculuk sergilemiş. Kompleksleri, egoist tavırları ve paranoyak gelgitleri çok başarılıydı ancak Oppenheimer’a düşmanca tavırları onu ele verenin Straus’un ta kendisi olması sürpriz değildi. Oppenheimer’ın komünist bağlantılarını deşifre edip onun güvenlik soruşturmasına -yapay- maruz kalmasına sebep olanın Lewis Straus olduğu tahmin edilebilir şekilde işlenmişti.
Tüm bunların yanı sıra atom bombasının icat çalışmaları sonrasında test edilmesi, bilim adamlarının abartılı sevinci… Bu sahnelerde gerilip biraz da sinirlendim. Almanya savaşmayı bıraktığı halde, Japonya da daha basit yollardan bırakabilecekken, bilim adamları ve ABD’nin moron başkanları ve büyük resimde Amerika süper gücünü sergilemek ve rezil egolarını tatmin etmek amacıyla binlerce kişinin ölümüne yol açtı. Ürperticiydi, Oppenheimer bir katil ancak bu işi tek başına yapmadı, ekip çalışmasıydı ve Japonya bombalanıp Oppenheimer cahil Amerikalılar tarafından hunharca alkışlandığı için bu işe ortak herkes ve alkışlayan halk hepsi birden katildi, katildir, gelecekte de katil olarak anılacaktır. İyi seyirler 💫