Nereye gideceğini bilmiyorsun. Nerede olmak istediğini bilmemenin en kötü yanı bu, fark ediyorsun. Bir yer var, içinde bir yerlerde hissediyorsun ama orayı bulamıyorsun. “Ora” adında, tanımlayamadığın bir yere gitmek istiyorsun. Son enerjini ona vermek istiyorsun. Neresi olursa olmasın, sadece orası olsun istiyorsun. Orası bir insan mı, bir şehir mi, bir kitap mı karar veremiyorsun, arıyorsun. “Orada olsam.” diyorsun. Ah bir orada olsan neler yapabileceksin tahmin edemiyorsun. Bir kez kapılınca “ora”nın girdabına, artık olduğun yer sana cehennem oluyor. Rahatlatmak istiyorsun kendini. Yüksek dozlu alkollerle, yüksek zekâlı fikirlerle, yüksek katlı şehirlerle… Orası; hiçbiri ya da her şey olamamışların yeri. Sen de öylesin. Her şeyden biraz biraz ama hiç kendin olamamış birisin. Cümlelerin yüklemlerini unutuyorsun, şarkıların sözlerini, insanların yüzlerini… Sonra aklına bir şiir geliyor ve şair şöyle yazıyor: “Adını çoktan unuttum, yüzün aklımda.” Yüzü aklında olan kim kaldı ki, arıyorsun. Şimdi hem “ora”yı hem yüzü aklında kalan birini arıyorsun. Artık senin işin aramak. Önceleri hakikat kelimesinin altına sakladığın tüm yaraların sahiplerini arıyordun şimdi bir de bunlar çıkıyor. Aranılan bulunsa iyi ama saklanmayı çok iyi biliyor. Yastıkların altına bakıyorsun, koltuk aralarına, kalbinin sağına soluna, aklını kurcalıyorsun, aklını kurcalıyorlar. Bazen “Ölmek yaşamaktan daha iyi.” diye geçiriyorsun içinden son enerjinle. Sonra eksiltili cümleler geliyor aklına. Tamamlanmamış, sen tamamlanmış zannediyorsun ama okuyanın aklında devamı kalmış cümleler… “Nereye böyle apar topar?” diye soruyor okur. “Hiç” diyorsun en bildiğin cevap olarak. Bir yere gidecek olsan yanına alacağın ne kaldı ki birkaç dizeden başka? Devam etmek istiyorsun hiçliğin ardından. “Bir dostun vurulduğu yerde yakıldı şiirlerim.” dizesini söylemek istiyorsun ama ne yakılmış ne yakılacak bir şiirin olmamış. Ne sen olmuşsun ne şiirin. “Güzel insanların şiirleri vardır.” diyorlar. Güzellikten yoksunluğun ortaya çıkıyor yüzündeki yaralar gibi. Gizlemek istiyorsun, daha çok gizlenmek istiyorsun. Gizleyeceğin ne kaldı ki geriye kendinden başka? Başkaları olmaktansa telefonla joker hakkını kullanmak istiyorsun. Hatlar hep meşgul çalıyor. Aranılan kan yine telefonun başında bulunamıyor. “Bir ben kaldım bu dünyada bir de Nâzım.” diyorsun. Sen geçtin bu dünyadan, Nâzım hep vardı, bilmiyorsun. Düşündüğün her şeye bir kılıf uydursan yine de alıcısı çıkmıyor çünkü ne Nâzım olabiliyorsun ne kendin. Kırtasiyeler arıyorsun sana göre defterleri olan, harita metod olsun diyorsun. Son bir çare “ora”yı bulmak istiyorsun. Girdiğin tüm kapılardan kovuluyorsun. Orada kimse yok senden başka, anlıyorsun.