15

Forbereth çok sevmişti ışığı ve Güneş’i

Gittiği yere aydınlık taşıyordu elleri

Cömertti ve şefkatliydi ve basiretliydi

Şarkılar söylüyordu ağaçlar için

 

16

Ağaçlardan en güzeli ve en yeşili

Tuvum idi adı ve çok hoştu sesi

Forbereth konuşurdu ağaçlarla günlerce

Ve sadece o anlardı ağaçların müziğinden

 

17

Bu bomboş ve yemyeşil topraklarda

Yankılandı müziği Tuvum’un binlerce fersahta

Ve büyülendi ağaçların hepsi nakaratlarda

Hep bir ağızdan eşlik ettiler Tuvum’un mısralarına

 

18

“Esto tuel! Tuel Forberethna!

Deniz, güneş ve ışık adına!

Ne kutlu bana karşılaştım seninle

Yeşilliklerin arasında, güneş parlaklığında!”

 

19

Forbereth bu mısraları duyunca gülümsedi

Ve o da eşlik etti, zarif ağacın güzel şarkısına

“Ey Tuvum! Sen ne heybetlisin!

Ve ne güzel rüzgarla dalgalanır yaprakların!

 

20

Büyülendim baktığımda ilk defa suretine

Ve güzelliğin topraklardaki en güzel zarafet!

Ne mutlu bana ki gözlerim görür seni!

Bakışlarım arayıp durmuş bunca süredir çehreni!

 

21

Esto mogenil! Mogenil en est avach!

Tembro limmon setal nom nimalach!

Silertha mogenil velis tel memalach!

Esto mogenil! Mogenil en est Tuvanach!”

 

22

Bu sözlerle büyülenen Tuvum’u hüzün sardı

“Ne yazık ki bedenim, köklerimle toprağın

Ne yazık ki iki ayak ve iki kolum yok benim

Ne yazık aşkımı sadece yapraklarıma gizledim!”

 

23

Forbereth’in yanağından iki damla yaş düştü

Tuvum’un köklerine, diplerine işledi

“Ne yazık Güzel Tuvum, ne yazık ben yürüyorum!

Keşke ben de yanı başında toprağa kök salsaydım!”

 

24

Bu şarkılar doldururken ovaları ve dağları

Uzaktan bir gölge izliyordu olanları

Lord Nosgometh otururdu tahtında sessizce

Çalınırken kulağına Güzel Tuvum’un şarkıları

 

25

Nosgometh’in gözleri, kıskançlıkla parladı

Kalbinde ne sevgiye ne de merhamete yer vardı

Kendisine yapmıştı asık yüzlü dağlardan tahtını

Oturmuştu burada, düşüncelere dalmıştı

 

26

Kara saçlı Nosgometh! Ne güzeldin sen ve ne zalim!

Parıldardı gözlerin hiçliğin karanlığıyla

Ne aktı yüzün ve ne berraktı gözlerin

Hiddetin ve nefretin kabarttığı yüreğiyle

 

27

Böylece şarkıları, çalındı kulağına Nosgometh’in

Forbereth ve Tuvum’un melodik hasretleri

Yumruklarını sıktı Nosgometh ve kasırgaydı haseti

Bu sevgiye dayanamadı, korkunçtu öfkesi

 

28

Forbereth’in yaşları düşmüştü toprağa

Artık kendini unutmuştu Tuvum’un sevdasıyla

Ansızın gözüne ilişti Tuvum’un güzelliği

Dallarından sarkmaktaydı iki büyük meyvesi

 

29

“Ey Forbereth! Benim güzel yarenim!

Meyvelerimin adları Ivum ile Silenum

Bir tanesi toprağa, benim köklerimin arasına

Bir diğeriyse sana, sevgimizin hatırına!”

 

30

Akkor gibi parlamaktaydı Ivum ile Silenum

Güzel Tuvum’un dallarında olgunlaşmıştı

Forbereth gördüğünde bu iki meyveyi

Koparmak istemedi, dallarından Tuvum’un

 

31

“Güzel Tuvum! Yarenim! Koparamam meyveni

Acıtmaz mı canını koparırsam yemişleri?

Sana gelecek zarardan korkarım en ufağından dahi

Güzel Tuvum! Narin ve bir çiçek kadar zarif!”

 

32

“Ey Forbereth! Lordum! Bu sana hediyemdir!

Sen olmasaydın ne sevgiyi ne de aşkı bilirdim

Ulu Forbereth! Canım acımaz, korkun beyhude

Yanımdasın sen ne olur, kökümden sökülsem bile!”

 

33

“Esto mogenil! Mogenil en est Tuvanach!

Hediyeni yüreğimin titreyişiyle alıyorum!

Ayırmasın bizi ne yağmur ne de kasırga

Çırpınıyor kalbim, ne olur kalsam yanında?”

 

34

Böylece kopardı Lord Forbereth zerafetle Ivum’u

Ellerinde parlıyordu Tuvum’un bir parçası

“Sevgilim! Ne mutlu ki avuçlarındayım artık!”

Böyle dedi Tuvum’un hoş ve ahenkli sesi

 

35

“Ye şimdi sevdiceğim, Ivum’u yavaş yavaş

Böylece gezecek damarlarında nektarım!

Haydi, kopar Silenum’u ve göm köklerimin dibine

Belki bir mucize olur ve yürürüm seninle!”

 

36

Forbereth yavaşça ve temkinle ısırdı Ivum’u

Öylesine lezzetli ve tatlıydı ki meyvesi

Bu dünyada ne bir insan ne de başka canlı tattı

Böylesine lezzetli ve tatlı bir nektarı

 

37

Meyveyi yer yemez hissetti Forbereth

Damarlarında gezinen Tuvum’un çocukları

Gözlerinde yeni bir ışık parladı

Ve bilgelikle doldu Forbereth’in aklı

 

38

Sonra dikkatlice kopardı Silenum’u

Tuvum’un köklerine, toprağa gömdü onu

Ve sonra fısıldadı güçlü bir melodiyle

“Hayat versin sevgilim, kendi çocukların”

 

 39

Sonra uykuya daldı dünya, bir tek Tuvum dışında

Forbereth dayanmıştı, uyuyordu yanı başında

Bir mucize gerçekleşti derken herkes uyurken

Güzel Tuvum, zarif ağaç, bir ışıkla kaplandı

 

40

Artık Tuvum bir kadındı zarif ve güzel

Ne ölümlü ne ölümsüz kimse görmedi böylesini

Altın sarısı saçları rüzgarla dans eyledi

Masmavi gözleri gökyüzünden güzeldi

 

41

Forbereth’i kucağında, huzurla uyuyordu

Tuvum aşkla bakıyordu ve okşuyordu saçlarını

Derken daha önce hiç duyulmamış bir sesle

Bir şarkı söyledi aşkına, içindeki sevgiyle

 

42

“Esto tuel! Tuel Forberethna!

Deniz, güneş ve ışık adına!

Ne kutlu bana karşılaştım seninle

Yeşilliklerin arasında, güneş parlaklığında!

 

43

Yıldızım, ayım ve en güzel şiirimsin!

Sana baktıkça titrer içim ve sevgim sensin!

Sana duyduğum özlemim ne mutlu ki dindi!

Sana dokunuyorum artık kendi ellerimle!

 

44

Artık yürüyeceğiz beraber bu yemyeşil dünyada

Ne dert ne keder ne de üzüntü yaklaşmasın yanıma

Çünkü ben seninleyim, senin aşkınla

Şimdi uyan artık aşkım ve bak gözlerimin ışıltısına!”

 

45

Böyle dedi güzeller güzeli Tuvum Forbereth’e

Ve yavaşça gözlerini araladı, Tuvum’un kucağında

Gözlerine inanamadı, karşısındaki bir kadındı

Ne kadar güzeldi ve ne kadar zarifti ışıldayan saçları

 

46

“Tuvum” dedi Forbereth, sesi titreyerek

Gözlerine inanamadı, ellerine dokunarak

Yokladı sevdiceğini bir düş mü gerçek mi diye

Sıcacık ellerinden tuttu Tuvum Forbereth’i

 

47

“Evet aşkım, sevgilim, Tuvum benim ismimdir

Bak gördün mü meyvelerim mucize gerçekleştirdi

Artık ben de sen gibiyim ve tıpkı sen de ben gibi

İlelebet sevgimizle yeşerecek toprağın kalbi!”

 

48

“Ah Tuvum! Güzeller güzeli! Kalbim neşeyle titredi

Sen gerçeksin, düş değil, Ordellia koyuyorum ismini!

Dünyadaki en güzel, en zarif ve en narin

Sevdiceğim sen benim en güzel hayalimsin!”

 

49

Ayağa kalktı Nosgometh, karanlıklar üstünde

Gözlerinde bir ateş parlamaktaydı hüzünle

Böyle bir aşk karşısında öfke belirdi yüzünde

Kıskançlık ve hiddetiyle titredi dağ ve tepe

 

50

Konuştu Nosgometh, sesi göğü korkuttu

Çaktı şimşek ve düştü yıldırım en tepeden yere

Toprak sarsıldı şiddetle, deprem oldu ansızın

Nosgometh’in öfkesiyle akarsular çağladı

 

51

“Ey aptal kardeşim! Ahmaklığına gülüyorum!

İcat ettiğin bu duyguyla nesiller zehirlendi biliyorum!

Sen kaderini belirledin, bağlandın bir ölümlüye

Şimdi artık sıra geldi sana bir ders öğretmeye!”