110
Nosgometh yaklaştı kardeşine usulca ve temkinle
Yüzünde keder ve hüzünden bir maskeyle
“Kardeşim! Forbereth! Şarkını duydum ötelerden!
Ne acı bir talih bu, dağlanıyor yüreğim derinden!”
111
Forbereth kederle, yaklaştı Nosgometh’e
“Bir kem aldı Tuvum’u benden, bilmiyorum neden
Ve bak ağaçlara kardeşim! Kavruldu hepsi birden
Ansızın geldi bu bela, mutlulukla yürürken”
112
“Üzüntün içimi yakıyor, bir bilsen ne üzgünüm!
Kardeşimi böyle görmek inan her şeyden kötü
Bu acını dindirecek bir yol olmalı muhakkak
Bize verilen irfana, tecrübelerimizi katarak”
113
“Sevgili kardeşim, Nosgometh, ne yazık ki yok çare
İrfanımız ulaşamaz ki bu dünyanın ötesine
Ne ölüyü diriltebiliriz ne de getirebiliriz geri
Güzel Tuvum, Ordellia’m uykusunda ebedi”
114
“Böyle bir keder ne duyulmuş ne görülmüş şu alemde
Söylesene Forbereth, sence yok mu bir çare?
Kudretimizi birleştirip bir çözüm bulmalıyız
Çünkü Forbereth, sevgili kardeşim, dayanamıyorum haline!”
115
“Söylesene Nosgometh, nedir aklından geçen?
Pek belli bir giz var sende, açıklanmayı bekleyen
Hangi irfan getirebilir ki sevdiceğim Ordellia’yı?
Söyle bana kardeşim, nedir bu gizemli halin?”
116
“Aydınlık Forbereth, şu an durgun bu dünya
Ancak eğer başlatırsak bir ırmak ki çağlayan
Bu çağlayan uzanmakta ileriye ve geriye
Olmuşu olmamışa çevirebiliriz bir şekilde”
117
Bu sözlerle Forbereth, bir umutla kaplandı
Bilge kardeşinin sözleriyle bir ışık yandı
“Oh Nosgometh, Bilge Olan, ne kutlu geldin bana!
Anlat şimdi kardeşim, nasıl vereceğim hayat ona?”
118
“Zaman denen ırmağın ilk suyunu biz dökeceğiz
Böylelikle bu dünyanın geçmişine gideceğiz
Sen sevgili Tuvum’una kavuşacaksın böylece
Dirilecek ağaçlar hatta çiçekler bile!
119
İki kılıç dövmeliyiz sen ve ben tek seferde
Ancak evvel kudretli çekiçler yapmalıyız birlikte
Çelik ve ışık, metal ve gece, bunlardır gerekenler
Kılıçlarla zamanın olacak ipleri elimizde!”
120
“Peki söyle kardeşim, şu an zaman yok bile
Bu ana nasıl varırız, zamana hükmetsek bile?
Kuşku çeliyor aklımı, nasıl olur ki bu hile?
Olmayan bir şeye varmak, bence çok beyhude”
121
“Ah sevgili Forbereth, kuşkuların boş yere
Biz zamana hükmederken yayılacak ötelere
Genişleyecek ve uzanacak geriye ve ileriye
Şimdi zaman donmuş bir nehir gibi beklemekte”
122
Böylelikle Forbereth, inandı sözlerine kardeşinin
İki bilge kardeş birlikte, Güney’e yolculuk etti
Bir vadide durdular ve baktılar etraflarına
Yüce duvarlar yükseliyordu doğuda ve batıda
123
Ered Samnos, Geniş Vadi, önlerinde uzanırken
Forbereth ve Nosgometh, ilerlediler temkinle
Karlar henüz kalkmamıştı Dünya’nın üzerinden
Fakat Güneş parlıyordu tepelerden ve gökten
124
“Burası, kadim kardeşim, upuzun bir vadidir
Sen Tuvum’la dolaşırken, ben Dünya’yı gezdim
Ered Samnos dedim buraya, Geniş Vadi’dir ismi
Burada bir maden yatmakta, bunlar çekicin kalbidir
125
Fakat bu taşlara kendi kudretimizden vermek gerekli
Böylelikle döveceğiz, İki Kılıç’ı çekiçlerle
Haydi gel, şu mağarada, bütün taşlar yatmakta
Uyandıralım ikisini ve verelim güçlerimizi”
126
Forbereth ve Nosgometh, bu vadide ilerledi
Vadinin tam ortasında bir mağara belirdi
Mağaranın ağzında, gizemli bir ışık gibi
Yansıyordu taşların, parlaklığı ve bereketi
127
Girdiler bu mağaraya, iki kardeş birlikte
Biraz ilerledikçe, ışık yansıdı gözlerine
Kristalden kayalar ve sarkıtlar ve dikitler
Mağaranın diplerinde, yatıyordu öylece
128
Forbereth büyülendi, bu güzellik karşısında
Nosgometh’in kamaşmıştı gözleri ışıklarla
Kristaller arasında dolaştılar bir müddet
Yeşil ve kırmızı, mavi ve sarı renkleriydi taşların
129
Mağaranın kalbinde, en dipte, bir kayanın üstünde
İki büyük kristal, parlıyordu derinde
Güneş kadar aydınlık ve Ay kadar parlaktılar
En keskin yüzeylerinde göl kadar berraktılar
130
Forbereth öne çıkıp, beyaz kristale uzandı
Çok parlaktı ve çok sıcak, Aurin ismini taktı
Fakat kaynaşmıştı kayayla ve çok sertti yüzü
Ne ölümlü ne ölümsüz çıkaramazdı yerinden
131
“İşte burada Forbereth, kristale uzanacaksın
Gücünün bir kısmını, Aurin’e aktaracaksın
Böylelikle oynayacak, kristal, yatağından
Kavuşacak ellerine, keskin parlaklığıyla”
132
Forbereth tuttu Aurin’i ve şu sözleri söyledi
“Netri vahar tamuril est nin Aurinko!”
Bütün mağara sarsıldı ve kör edici parlaklık
Tüm oyuğu kaplayarak bütün Dünya’yı sardı
133
Işık soldu sonra ve tek noktada toplandı
Ellerinde Aurin’le Forbereth etrafa baktı
Soluklaştı gözlerindeki, o parlak ışıklar
Şimdi hepsi kalbindeydi Aurin’in, içinde
134
Sonra Nosgometh çıktı öne ve gümüş kristale baktı
Tumman taktı ismini ve karanlığına hayran kaldı
Tıpkı Aurin gibi, kaynaşmıştı kayayla
Ne ölümlü ne ölümsüz, çıkaramazdı yerinden
135
Nosgometh Tumman’a uzanıp şu sözleri söyledi
“Netri ammar tamuril est nin Tummanra!”
Bütün mağara sarsıldı ve kör edici karanlık
Tüm oyuğu kaplayarak bütün Dünya’yı sardı
135
Karanlık çekildi sonra ve tek noktada toplandı
Ellerinde Tumman’la, Nosgometh etrafa baktı
Soluklaştı gözlerinde, o karanlık kuyular
Şimdi hepsi kalbindeydi, Tumman’ın içinde
136
İki kristal Aurin ve Tumman böyle doğmuştu
Forbereth ve Nosgometh’in ziynetleri olmuştu
Biri Güneş kadar parlak ve gün kadar berraktı
Diğeriyse Ay kadar soluk ve karanlıktı
137
Mağaradan çıktı iki kardeş ellerinde kristallerle
“Şimdi” dedi Nosgometh “çekiçleri yapacağız
Onları bu kristallerden oyarak şekillendireceğiz
Böylelikle Forbereth, Kılıçlar’ı döveceğiz”
138
Ered Samnos, Geniş Vadi, uzandı önlerinde
Bir yılan gibi kıvrılarak, uçsuz bucaksız arazide
Ellerinde Aurin ve Tumman ile birlikte
İlerlediler Batı’ya, ovalara ve düzlüklere
139
Hünerli elleriyle Zaman Lordları, çekiçleri yaptılar
Aurin ve Tumman’dan elleriyle oydular
Fakat dedi ki Nosgometh “Ey bilge kardeşim
Kristallerden yumruk büyüklüğünde bir parça sakla”
140
Forbereth ve Nosgometh, çekiçleri tamamladı
Böylece Kılıç’ların dövücüsü, tamamıyla hazırdı
Aurin’den yapılan, gün kadar parlaktı
Tumman’dan yapılan, Ay kadar berraktı
141
İki kardeş çekiçlerle beraber Kuzey’e yöneldi
Ateşten ve dumandan, önlerinde bir ocak belirdi
Forbereth kardeşine “Burası nedir?” dedi
Nosgometh’se “Kızgın Ocak, Morthwyl” diye cevap verdi
142
“Ben yapmıştım burayı, ihtiyaç olur diye
Şu dumanlara baksana, ne ahenkli ne korkunç
Ama gel, kardeşim, yapılacak çok iş var
Çekiçlerle beraber, Morthwyl’e gireceğiz daha”
143
Kızgın Ocak, Morthwyl, önlerinde oyukta
Sıcaklık ve külle, yangın ve ateşle
Oyuğun en dibinde, köklerinde, kalbinde
Yanıyordu bir ateş, dumanla ve kömürle
144
Burası bir ateş çukuruydu, bu Dünya üzerinde
Nosgometh zehirli bulutları getirince
Toprağın en zayıf noktası, göçmüştü içine
Dünya’nın damarları, görünüyordu apaçık
145
İki Kılıç’ın evi Morthwyl, duman tüten ocak
Nosgometh ve Forbereth, girdi bacasından çekiçlerle
İçerisi çok sıcak ve parlıyordu kızıl kızıl
Sanki bir cehennem çukuruydu bu, ateşten ve isten
146
Burada dövüldü kılıçlar, Ordenis ve Elibras
İki kardeş vurdular çekiçlerle madenlere
Erittiler demiri ve güçleriyle dövdüler
İki Kılıç burada aldı şekillerini yavaş yavaş
147
Her çekici vurduğunda Forbereth ve Nosgometh
Bir battı Güneş bir doğdu, bir gündüz, bir gece
Her çekiç darbesinde sanki Dünya yaşlandı
Ve her gün dönümünde, Morthwyl sallandı
148
Aurin’in gücüyle, şekillendi Ordenis
Forbereth’in ışığıyla parlıyordu içten içe
Beş yüz çekiç darbesiyle suret kazandı Ordenis
Forbereth’in elinde, Güneş gibi ışıldardı
149
Tumman’ın gücüyle, şekillendi Elibras
Nosgometh karanlığını bahşetmişti kılıca
Beş yüz çekiç darbesiyle suret kazandı Elibras
Nosgometh’in elinde, gece kadar karaydı
150
“İşte!” dedi Nosgometh “dövdük kılıçlarımızı
Söylesene kardeşim, ne keskindir uçları
Şimdi sen ve ben beraber zamanı başlatacağız
Böylelikle geçmişe, elemine varacağız”
151
Forbereth’in gözleri, parlıyordu Ordenis’le
“Ah bilge kardeşim, kılıçlar ne büyülü
Ve ne güzel parlıyor, Günkeseri, Ordenis,
Ve ne kadar zarif, Gecekeseri, Elibras!
152
Şimdi söyle kardeşim, ne yapmalı bunlarla?
Nasıl başlatacağız, zamanı ve tarihi?
Nasıl döneceğiz geçmişe, sevdiceğime?
Nasıl döndüreceğiz onu ölümden ve soğuktan?”
153
Bu sözlerle Nosgometh, kardeşini yanına aldı
Dışarıya çıkarttı ve Dünya’yı seyrettirdi
“Zaman başladı kardeşim, biz kılıçları döverken
Görüyor musun Dünya şimdi, yaşlanmakta ezelden”
154
Forbereth’in gözlerinde Dünya renklerini yitirdi
Zamanın başlangıcına ilk şahit kendisiydi
Ordenis ve Elibras, dövülürken Morthwyl’de
Dünya çağları başlamıştı, bu muazzam kudretle
155
Forbereth, elinde Ordenis’le dikildi
Güneş tepeden seyretti ve hüzünlendi gözleri
“Kardeşim” dedi Nosgometh’e dönerek şüpheyle
“Ne yaptık biz, baksana, ölüyor Dünya bile!”
156
“Bilge kardeşim Forbereth, başka yolu yok bunun
Dünya yaşlanacak ve ölecek bir gün yok olup
Fakat vakti bentlerinden artık serbest bıraktık
Şimdi yolculuk vaktidir, geçmişe ve ötelere”
157
Gündüz ve gece, kış ve yaz başlamıştı bununla
Zaman denen akan ırmak, kıvrılmakta kanalda
Geriye ve ileriye, uzanan bir nehir gibi
Çağıldar ve ilerler, kılıçlar dövüldüğünden beri