Orhan Veli'nin düşesi olan Bella Eskenazi 1923 yılında İstanbul'da doğmuştur. İlk ve ortaöğretimini farklı okullarda sürdürmüş, liseyi İstanbul Kız Lisesi'nde okumuştur.


40'lı yıllarda Ankara'da yaşayan ablası Dora'yı hep ziyaret edermiş.

Bella Eskenazi Ankara ziyaretleri sırasında, eniştesi olan Erol Güney'in arkadaşı Sabahattin Eyüboğlu'nun isteği üzerine Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nü ziyaret eder. Bella, burayı o kadar çok sever ki burada para alamadan öğretmenlik yapmak ister. Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde de İngilizce ders verecek kimse yokmuş. Bella'nın Yahudi asıllı olup ve isminin Bella olması yüzünden,

Milli Eğitim bakanlığı yetkilileri bu atama konusunda kararsız kalmış.


Sabahattin Eyüboğlu ve Hakkı Tonguç, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile görüşmeye giderler. Cumhurbaşkanı'na "Hasanoğlan'da İngilizce dersi verebilecek bir kız bulduk ama adı Bella" dediklerinde aldıkları yanıt, "Ee? Ne bekliyorsunuz, hemen işe alın." olmuştur.



Erol Güney'in yine üniversiteden arkadaşı olan Orhan Veli, sık sık Erol Güney'i ziyaret eder. Bella da Orhan Veli'yle oradan tanışıklık ederler.


Bella, Sabahattin Eyüboğlu'nun evine ablası ve eniştesinden önce gidiyor. Orhan Veli de orada ve bu günü Bella'nın dediklerinden öğrenelim:


"Ankara’daydık, Sabahattin Eyüboğlu’nun evinde. Briç oynuyorlardı. Ablamla eniştemden önce varmıştım. Orhan da oradaydı. Genelde çalışmak için başka bir odaya geçerdim, Orhan da briç oynamadığı için genelde benimle kalır, sessizce bir köşede çalışırdı. O gün sedirin üzerine uzanmış, çalışıyordum. Bir ara defterimi istedi ve bir şeyler karalamaya başladı. "Al bakalım düşes!" dedi, beni "düşes" diye çağırırdı. "Düşes bu iş böyle gitmez!’’ derdi. Baktım, ‘’Sere serpe’’ şiiri! O an şiiri benim için yazdığı hiç aklıma gelmedi, sonradan öğrendim.


Sere Serpe


Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;

Entarisi sıyrılmış, hafiften;

Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;

Bir eliyle de göğsünü tutmuş.

İçinde kötülüğü yok, biliyorum;

Yok, benim de yok ama…

Olmaz ki!

Böyle de yatılmaz ki!




Yine bir gün Sabahattin Eyüboğlu'nun evinde toplanılmış yemekler yenir ve sohbetler edilirmiş. Misafirler briç oynamaya farklı odalara gitmiştir. Orhan Veli, briç oynamadığı için Bella'yla kalırmış. Bu sefer Orhan Velide farklılık varmış, normalde elindeki deftere bir şeyler karalarmış. Fakat bu sefer, sadece durup bakıyormuş etrafa. Bella o günü böyle anlatıyor:


"Baktım Orhan Sedirin üstüne oturmuş, Ne yazıyor? Ne çiziyor? Hiçbir şey yapmıyor etrafa bakıyordu. Orhan dedim, "Niye böylesin? Ne düşünüyorsunuz? Vapurlarınız mı battı? Ne oldu?" falan. "Yok, hiç öyle. Bilmiyorum dedi." Sonra yazmaya başladı, bir şiiri var onun "Bir şey var biliyorum ama anlatamıyorum." oradan esinlendi ve o şiiri yazdı. Ardından bana defteri verdi."


Anlatamıyorum (Mora Romantico)


Ağlasam sesimi duyar mısınız,

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Gözyaşlarıma, ellerinizle?


Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce.


Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum.




Bir öğretmene aşık olan şair...