(1. Bölümden Alıntı)


Hani derler ya, zaman, geri dönüşü olmayan anlardan ibarettir ve zaman, sanki elimizde çok varmış gibi dolu gösterirdi kendini bize. Ama hayır, zaman azdı ve gerçekten de geri dönüşü olmayan bir yola, çıkmaz sokağa girdiğini iliklerine kadar hissettirmesi gereken o varoluştu.

 

Ben bir zaman içinde daha çıkmaz sokağın sonunu gören o ruhtum. Ben, çıkmaz sokağın duvarlarını yıkmak için dur duraksız takoz vuran o bedendim. Ellerim acıyordu, takoz çok ağırdı. Sırtımda morluklar çıkmıştı. Sonra anladım. Çok sonra. Ben o duvar yıkılsın diye vurduğum her takoz darbesini aslında tam da sırtıma vuruyormuşum. Yıkılmadıkça biraz daha vuruyormuşum. Morluklarım ondan kalmış ruhuma, bedenime. Sırtım acıyordu ama ben biliyordum ki bir duvara güvenemeyeceğim kadar kendime de güvenmiyordum.

 

Ben belki de kendime güvenmeyerek en doğru olanı yapıyordum.