"Çok da matah bir ev değil," dedi.
"Üzgünüm ama onu sevmiş bulundum bir kere."
(sayfa 30)
/
Otostopçunun Galaksi Rehberi'nin havlular konusunda söyleyecek bir çift sözü bulunmaktadır:

Bir havlu, der, yıldızlararası seyahat eden bir otostopçunun sahip olabileceği neredeyse en işe yarar şeydir. Bir kere pratikte büyük değeri vardır. Jaglan Beta'nın soğuk aylarında yol alırken ısınmak için ona sarılabilirsiniz; Santraginus V'in ışıl ışıl mermer kumsallarında baş döndürücü deniz buharını içinize çekerken üzerine yatabilirsiniz; çöl dünyası Kakrafoon'un kıpkırmızı ışıldayan yıldızlarının altında onu üzerinize örtüp uyuyabilirsiniz; ağır ağır akan Moth Irmağı üzerinde seyrederken mini salınıza yelken yapabilirsiniz; yumruk yumruğa dövüşlerde kullanmak üzere ıslatabilirsiniz; zehirli gazlardan korunmak ya da Traal'ın Kurt-gibi acıkmış Cırtlak Canavarı'nın bakışlarından (aşırı aptal bir hayvandır, onu göremiyorsanız sizi göremediğini sanır ve sizi görmez, ot kadar aptal ama çok çok açtır) kaçmak için başınıza sarabilirsiniz; acil durumlarda havlunuzu imdat işareti olarak sallayabilirsiniz ve tabii ki, hâlâ yeterince temiz görünüyorsa onunla kurulanabilirsiniz.
Daha da önemlisi, bir havlu büyük psikolojik değere sahiptir. Herhangi bir sebeple, şuursuz bir gezgin (şuursuz gezgin: otostopçu olmayan) bir otostopçunun yanında havlusunun olduğunu fark ederse, otomatik olarak bir diş fırçası, yüz koruyucu maske, sabun, bir kutu bisküvi, termos, pusula, harita, bir yumak ip, sivrisinek ilacı, yağmurluk, uzay giysisi vs. olduğunu da varsayacaktır. Üstelik bunun da ötesinde o şuursuz gezgin bunlardan herhangi birini veya otostopçunun kazara "kaybetmiş" olabileceği bir düzine başka eşyayı ona seve seve ödünç verecektir. Çünkü o şuursuz gezgin, otostopla galaksiyi kateden, yalnızca temel ihtiyaçlarını gidererek zorlu şartlarda yaşayan, korkunç tehlikelerle savaşıp galip gelen ve hâlâ havlusunun yerini bilen birinin hiç şüphesiz baş etmesi güç biri olduğunu düşünecektir.
sayfa 47
/
"Şimdi ölmek istemiyorum!" diye bağırdı.
"Hâlâ başım ağrıyor! Cennet'e baş ağrısıyla gitmek istemiyorum, bütün aksiliğim üstümde olacak ve Cennet'in tadını çıkaramayacağım!"
sayfa 90
/
"O zaman ikimiz de delirmiş olmalıyız."
"Delirmek için güzel bir gün."
"Evet," dedi yanlarından geçip giden bir manyak.
sayfa 102
/
"Komik," dedi cenaze törenlerine uygun bir sesle, "tam hayat daha kötü olamaz derken birden her şey nasıl da daha kötüye gidiyor."
sayfa 125
/
İşin içinde periler olduğuna inanmadan da bir bahçenin güzel olduğunu göremez miydi insan?
sayfa 138
/
Şey, affedersiniz, ben kimim acaba?
Kimse yok mu?
Niçin buradayım? Hayattaki amacım ne?
Ben kimim derken ne kastediyorum?
sayfa 151
/
"Sonra da burayı aramak için mi Altın Kalp'i çaldın?"
"Onu pek çok şeyi aramak için çaldım."
"Pek çok şeyi mi?" dedi Ford şaşkınlık içinde. "Mesela neyi?"
"Bilmiyorum."
"Ne?"
"Ne aradığımı bilmiyorum."
"Neden?"
"Çünkü... çünkü... ne aradığımı bilirsem onu arayamam."
"Ne, delirdin mi sen?"
"Bu henüz eleyemediğim bir seçenek," dedi Zaphod sessizce. "Kendim hakkında, aklımın şu anki koşullar altında kavrayabildiği kadar şeyi biliyorum ve şu anki koşullar pek iyi değil."
sayfa 161
/
Olayların her zaman göründüğü gibi olmadığı önemli ve yaygın bir gerçektir.
sayfa 173
/
"Sana bütün öyküyü anlatmama izin ver. Ama biraz zaman alacak."
"Zaman," dedi Arthur zayıf bir sesle, "şu anki sorunlarımın hiçbirini oluşturmuyor."
sayfa 182
/
Elbette ki hayatla bağlantılı pek çok mesele vardır ve işte size onların en yaygın olanlarından birkaçı: İnsanlar neden doğar? Neden ölürler? Neden bu ikisi arasında geçen zamanın büyük bir bölümünü dijital kol saatleri takarak geçirmek isterler?
sayfa 182
/
"Ey Derin Düşünce Bilgisayarı," dedi, "seni şu görevi yerine getirmen için tasarladık. Bize şeyi söylemeni istiyoruz..." duraksadı "...Cevabı!"
"Cevabı mı?" dedi Derin Düşünce. "Neyin cevabını?"
"Hayatın!" dedi Fook ısrarla.
"Evrenin!" dedi Lunkwill.
"Her şeyin" dediler koro halinde.
Derin Düşünce bir an derin derin düşünmek için duraksadı.
"Bunu yapmak zor," dedi sonunda.
"Ama yapabilirsin öyle değil mi?"
Yine anlamlı bir sessizlik oluştu.
"Evet" dedi Derin Düşünce, "yapabilirim."
"Bir cevap var mı?" dedi Fook, heyecandan soluğu kesilmiş bir haldeydi.
"Basit bir cevap? diye ekledi Lunkwill.
"Evet," dedi Derin Düşünce. "Hayat, Evren ve Her Şey. Bir cevap var. Ama," diye ekledi, "bu konuda düşünmek zorunda kalacağım."
sayfa 187
/
"Pekâlâ," dedi Derin Düşünce. "Büyük Sorunun Cevabı..."
"Evet!"
"Cevabı..." dedi Derin Düşünce ve duraksadı.
"Evet!"
"Cevabı!"
"Evet!?"
"Kırk iki" dedi Derin Düşünce, sonsuz bir ihtişam ve sakinlikle.
sayfa 196
/
"Bu zor bir görevdi," dedi Derin Düşünce yumuşak bir sesle.
"Kırk iki!" diye bağırdı Loonquawl. "Yedi buçuk milyon yıllık çalışmanın sonucunda bize söyleyebileceğin bu mu?"
"Çok dikkatli bir şekilde kontrol ettim," dedi bilgisayar, "cevap kesinlikle bu. Dürüst olmak gerekirse, bence sorun sizin tam olarak ne sorduğunuzu hiçbir zaman bilmemiş olmanız."
"Ama sorduğumuz Büyük Soru'ydu! Hayat, Evren ve Her Şeye Dair Evrensel Soru!" diye uludu Loonquawl.
"Evet!" dedi Derin Düşünce, ahmaklara acı çektirmekten memnuniyet duyan birinin havasıyla, "ama o aslında nedir?"
sayfa 197
/
"Sorunun tam olarak ne olduğunu bildiğiniz zaman, cevabın ne anlama geldiğini de anlayacaksınız."
sayfa 197
/
"Sözünü ettiğim şey, benden sonra gelecek bilgisayardan başkası değil," dedi Derin Düşünce, yavaş ve net konuşarak, sesi alışılmış hitap tonunu kazanmıştı yeniden. "Benim en basit işlem parametrelerini bile hesaplamaya layık olmadığım bir bilgisayar - ancak onu sizin için ben tasarlayacağım. Nihai Cevabın Sorusu'nu hesaplayabilecek bir bilgisayar; bu bilgisayar öylesine sonsuz ve ince bir karmaşıklıkta ki işlem matriksinin bir kısmını bizzat organik yaşam oluşturacak ve siz de yeni biçimlere bürünüp bilgisayarın on milyon yıllık programını yönlendirebilmek için onun içine gireceksiniz! Evet! Bu bilgisayarı sizin için ben tasarlayacağım! Sizin için ona bir de isim vereceğim! İsmi... Yerküre olacak."
sayfa 198
/
"Görünüşe göre kendime sınırlarımın hiçbirini öğrenme izni vermiyorum. Yine de," dedi biraz daha düşündükten sonra, "bunu anlayabiliyorum. Ben de olsam bana zerre kadar güvenmezdim."
sayfa 205
/
"Biliyor musunuz," dedi Arthur düşünceli bir ruh haliyle konuşarak, "bütün bunlar yaşadığım pek çok şeyi açıklıyor. Hayatım boyunca dünyada bir şeylerin, büyük, hatta uğursuz bir şeylerin döndüğüne ama hiç kimsenin bana bir şey söylemediğine dair tuhaf ve açıklanamaz bir his vardı içimde."
"Hayır," dedi yaşlı adam, "bu tamamıyla normal bir paranoya. Evrendeki herkeste vardır bu."
sayfa 206
/
Evrenin tarihindeki karmaşık neden-sonuç ilişkisini inceleyenler böyle şeylerin her zaman olduğunu ama bizim onları engelleyecek güce sahip olmadığımızı belirtirler.
"Hayat böyle," derler.
sayfa 209
/
Şu maddeyle karşılaştı:
"Belli başlı her galaktik uygarlığın tarihi üç ayrı ve fark edilebilir aşamadan geçme eğilimindedir. Bu aşamalar Hayatta Kalma, Sorgulama ve İncelikli Düşünmedir; bir başka deyişle Nasıl, Neden ve Nerede aşamaları olarak da bilinirler.
"Örneğin, ilk aşama Nasıl Yiyebiliriz? sorusuyla, ikinci aşama Neden Yiyoruz? sorusuyla, üçüncü aşamaysa Öğle Yemeğini Nerede Yiyelim? sorusuyla tanımlanmaktadır."
Daha fazla ilerleyemeden geminin iç haberleşme sistemi bir vızıltıyla canlandı.
"Hey Dünyalı? Aç mısın evlat?" dedi Zaphod'un sesi.
"Şey, evet, biraz acıktım sanırım," dedi Arthur.
"Pekâlâ bebek, öyleyse sıkı tutun," dedi Arthur. "Evrenin Sonundaki Restoran'a gidip bir şeyler atıştıracağız."
sayfa 228