İnsan en çok sevdiğine kızarmış Frued’a göre anne,
Bunun karşılıklı olduğunu adım gibi biliyorum,bu mükemmeliyetçilik ve yılışıklığa gelememe olayları..
Son ikiyüzelli liramı ikimize paylaştırdım;
Bana bi’ şişe köpek öldüren şarap,
Sana bi’ karanfil saksı.
Otuzbeşinde beni doğuran annenin otuzbeşinde oğluyum ama şartlar aynı değil anne!
Burnum bok içinde,hissizim,evvel kırılmışlıklarımdan çokça keskin,evet keskin doğru kelime..
Her gece bu sandalyede intihar etmeyi düşünüyorum anne ve sen uyurken ağlıyorum yuta yuta..
Hani çocukken bi kere dövmüştün(aslında çok dövmüştün, ben ağlayınca “yut” demiştin ya,
İşte ben o günden beri ne zaman ağlasam yutuyorum anne!
Şarap,peynir ve beyaz leblebi,fakir edebiyatı sponsorluğunda bi gece.
Neden Allah gönlümden geçenleri bahşetmedi bana anne?
Yoksa senin de gönlünden geçenleri bahşetmedi mi Allah ?
Allah Allah!
Diğer annelere hiç benzemiyorsun be anne..
Maskülen ve despot yapın,okyanus mavisindeki dipsiz cesaret denizleri ve yeni başlamış olan kemik erimesi teşhisinle..
Farklısın işte..
Ben bu gece sanırım çok ağlayacağım anne!
Hangi dala elimi attımsa kurudu bak bu konuda babama çok benzeyen bi’ yapım var,bahtsızlık genetik mi anne ?
Her şeyi geride bırakıp gitmek istiyorum bazen anne..
Kapının önüne dikiliyor değerin ve tüm dünya yanında ne küçük senin!
Hem gitsem ne olacak ki kafamdakileri yanımda götürmeyecek miyim?
İnci-mercan değil ama birkaç damla gözyaşı süzülürken yazıyorum bu dizeleri,kimsenin okumayacağı bir internet sitesinin kişisel sayfasına.
Demem o ki çok başarılı bi’ evlat olamadım be anne,
Hayattaki tek başarım;tekellerle,kedilerle,delilerle ve çocuklarla iyi anlaşmam,sanırım…
Sırtımda,dizlerimde ve içimde irili-ufaklı birçok yara..
Şimdi dizlerine yüzümü koyup dünyalarca ağlamak için neler vermezdim ama olmaz!
Sabah erken kalkıp fizik-tedaviye gideceksin sen,uykunu almalısın..
Ha bide yalvarıyorum benden önce öleyim deme ben çok ağlarım anne!