Ben küçükken bana anlatılan masallar vardı,

Beni mutlu sonlara hep onlar inandırdı.


Keşke biraz da muğlak bitseydi masallar,

Keşke muğlaklıkla biten sonlar ekilseydi bakir aklıma o zamanlar.


Hayat hiç mutlak son yazmazmış,

Ölüm dışında elbet,

Bunu öğrenmek zaman aldı hep.


Benim aklım bu muğlaklıklara erene dek,

Ne kadar keder kapladı ciğerimin dört köşesini.


Hayatlarımız bir sürü halkadan meydana gelirmiş,

Döne döne varırmış mutlak sona dek,

Bir halka aynı diğerine benzermiş,

Ama hiçbir halka birbirinin aynısı değilmiş.


Tekerrürden ibaretmiş bir hayat zinciri,

Küçük dalagalanmalar seçimlerimizin eseri,

Yine de varacağı yer pek de uzak olmuyordu gerçi.


Kendi kuyruğunu yiyen yılanlardan biriktirip,

Gücümüzü asla kaybetmeden,

En güzel zamanları geçiririz.


Bizim hayatımız bazen de bir halkaya bir başkasını ekler,

Bağımsızdır hayat yolunda düz gidenden,

Birçok halkadan devam edebilirdim dersen...

İşte orada yakalar seni kara kara düşünceler.


Senin aklını bulandırmak ister bazen hayat,

Zinciri bitirmek için sadece bir yol var,

Sen yine de takılır kalırsın o halkaya,

Acaba der içindeki bir sen,

Ya oradan etseydim devam.


Yok...

Yok...

Kendini kandırmaktır bu ancak.

Sadece bir yol var büyük halkayı tamamlayacak.

Kendi kuyruğuna giden tek yol o olacak.

Hayat sen ne yaparsan yap seni bu yola sokacak.

Sen kendi kuyruğunu ısırır ısırmaz,

Sonsuzluk seni kafandan yakalayacak.


Hiç bitmeyen bir film rulosu olacaksın.

Baştan saracak,

Baştan izleyecek,

Baştan yaşayacaksın.


Hep aynı seçimler,

Hep aynı hatalar,

Hep aynı başarılar olacak.

Mutlak sonun ancak bu olacak.

Döngüde kaybolacak bir hayat,

Işıklar yavaş yavaş solana kadar,

Kaybolduğunu bile anlamadan,

Bir anda sonun vuku bulacak.