(The Civil Wars - Dance Me To The End Of Love eşliğinde tüketiniz.)



Parmaklarını izlemek isterdim. Elimde birer yaprak gibi dururlarken. Emeğini düşünmek isterdim. Kendimi bir kenara koyup senin kaderine bakmak. Büyümene, çalışmana, kavgalarına, umutlarına ve kırgınlıklarına bakmak isterdim.

Sen konuş isterdim o sırada. Anlat bir şeyler. Sesinde biraz umut, biraz hüzün. Sesinin renginde bu grilik. Her şeye inat eden gözlerinde bu grilere de inat bir yaşama sevinci. İşte benim enerji kaynağım. Akşam eve gelme sebebim. İşte benim tek dinlence durağım. Gözlerine bakınca bir an. Heyecana yenik düşüp "Kalk!" derdim. "Haydi dans edelim." Beni benden alan gülüşünle katılırdın bana. Bu talebimi yersiz ve zamansız bulsan da zaten bir an zaten bizim olan o an olurdu.

Şarkı biterdi. Başını omzuma koyardın. Ritmi bozmadan sallanırdık. Kokun, dokun, hissin ve ben. Kadere, hayata güzel bir kum tanesi daha koyardık. Pijamalarıyla dans eden iki insan o an Paris'i, Roma'yı, Viyana'yı, İstanbul'u dans ederek gezmiş olurdu kalplerinde.

Oysa bu hayali kuran adam yalnızdı. Dans ettiği bir kadın yoktu. Olsundu, hayalleri özlemek de güzeldi, olmazlara bakmaktansa böylesi daha evlaydı.