her fani etik kuralları çerçevesinde ve kendi kafasında kurabildiğinin yalnızca 10'da 1'i kadar özgürdür. zaptedilmenin karşı konulamaz gerçeğidir bu. tıpkı lapa lapa yağan bir kar parçasındaki kar tanesinin, o kar parçasından kurtulamaması gibi. onu lapa yapan bir bütünün parçası olmak zorundadır, ondan ayrılırsa yeryüzüne düşmeden yok olmanın eşiğine gelir. peki hangi sınırlar çerçevesinde özgürlükten bahsedebiliriz? özgürlük gerçekten özgür müdür? sistem aforizmasında kurtarılmayı bekleyen bir proleterin ütopyası tıpkı buna benzer. her gün özgürlüğü düşünerek yaşar ve kendisine sunulan özgürlük kavramı kadar özgürdür. bu kelime her ne kadar soyut gibi gözükse de bir mecaz-ı mürseldir. bizi özgürlüğümüzden eden nedir peki? insan kendi özgürlüğünü kendi çizmiştir yüzyıllar boyunca. lakin bu kavrama etik girince hayali kurulan ütopya bir anda başlarına yıkılan bir distopyaya dönüşmüştür. kırık bir hayalden öteye gidemez bu yüzden özgürlük. ben şu an kalkıp birini vurmuyorsam bunu açıklarken etikten bahsederiz ve birini vurmanın suç olduğunu biliriz. geriye dönüp baktığımızda on binlerce kadının özgürlüğünü ve yaşam hakkını alan birçok caninin olduğunu görürüz. peki başkasının özgürlüğünü elinden almak da cinayete teşebbüs değil midir? bütün öldürülen kadınların özgürlüğe kavuşmak için boşandıkları/ayrıldıkları mahluklar, önceden kısıtladığı özgürlüğü şimdi onları öldürerek ellerinden alıyorlar ve almaya devam edecekler. işte bu yüzden özgürlük özgür değildir. fıtrat olarak bedenen güçlü yaratılan erkeğin özgürlük adına karar vermesi özgürlüğü kısıtlar. bunu okuyan erkek ve kadın dostlarım, hayatınıza giren çıkan insanları her şeyden evvel özgürlüğünüzü nasıl etkileyeceğini irdeleyerek alın. özgürlüğü özgür bırakabilmek için özgürlüğü içinizde bulun ve dışarı çıkarın. bu mevzu benim için saç beyazlatan cinstendir, tüm ölen kadınlarımızın mekanı cennet olsun.