Günümüzde ataerki zihniyeti adı altında yaşatılanlar, devamlı kadın haklarından bahsediyor olmak, kişinin ana rahmine düştüğü anda sahip olması gereken tabi haklardan bahsediyor olmak insanlık için kara bir leke olarak sonraki kuşaklara aktarılacaktır. Bu durum şiddete meyilli erkeklerin toplum tarafından dışlanmaya başlamadığı sürece devam edecektir.


Toplumdan soyutlamak sosyal bir varlık olan insan için ciddi bir psikolojik baskıdır. Bunun yerine şiddet yanlısı erkek toplumda rahat rahat dolaşabilmekte, yakın çevresince kabul görmektedir, hatta adliyeden çıkarken "Adamsın sen!" minvalinde protestolarla işledikleri suçlar tebrik edilmektedir, katliam desteklenmektedir. Tam da bu noktada Mor Cepken hikayesini hatırlayalım:


Yörük kadını yaşlanıp deneyim kazandıkça bulunduğu oymağın bilge kişisi olur. Erkeklerin korkulu rüyası Mor Cepken, Yörük kadınları için özgürlüğün simgesidir. Bir kadın bu yeleği giyip herkesin görebileceği bir yerde oturduğu zaman ya kocası tarafından ihanete uğramış ya da kötü muamele görmüş demektir. Böylece kadın mor cepkeni giyip erkeği boşama hakkına sahiptir.

Bir kadının bu cepkeni giydiğini gören diğer kadınlar onun yanında olurlarmış. Kocasının insan içine çıkar durumu kalmazmış. Herkes o erkeğe yüz çevirir, selam vermez ve hiçbir iş birliği yapmazmış. Kadını mor cepkeni çıkarmaya razı edene kadar bu durum devam edermiş. Şu zamanı düşündüğümüz zaman oldukça etkili bir toplumsal tepki.


Kadın haklarının eşitlik mücadelesinin bu renkle anılması bu topraklarda çok eski bir olgu esasında. Ancak günümüzde söz konusu bu hakları (zaten olması gereken hakları) koruyan ve savunan bir sözleşmeyi yaşatmak yerine feshetmeye çalışmak ve kadınları kendi kaderlerine terk etmek, potansiyel faillerin "vicdan"larına bırakmak bu mücadelenin devamının en büyük kamçısı olacaktır.


Mor Cepkenli tüm kadınlara saygıyla...






Fotoğraf Kaynağı: tiyazar.com

Yazar: Ezgi Karaman