Sizin de ruhunuzda dalgalar gibi kayalara çarpıp duruyor mu? Haykırmak isteyip de, haykıramadıklarınız içinizde alev alıyor mu?

Çocukken sokakta oyun oynamayı çok severdim. Gece yarılarına kadar sokakta tüm arkadaşlarımla beraber türlü türlü oyunlar oynardık. O zamanlar büyümenin ne olduğunu bilmezdim. Büyüyünce ne olacağımı da... Çünkü küçük bedenimle büyümüştüm ben o yaşlarda. Sokaklar benim özgürlük alanımdı. Kendimi bulabildiğim tek yerdi.

Ben babamı, çok küçük yaştayken kaybettim.

Babanız olmadığı zaman anneniz ya biriyle evlenir ya da kendi başına sizi büyütmeye başlar, annem ikinci yolu seçti bizim için. Ablam bu yüzden çok küçük yaştayken benim için anne rol modeline girdi.

Kalbim sıkışıyor ara ara. Ne zaman büyüdüm ben diye soruyorum kendime? Bakıyorum da ben çocukken büyümüşüm aslında.

Babasızlığın verdiği bir çaresizlik mi bu? Çılgınlar gibi koşmak, hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim. Bunları yaparsam cezalandırılacağımı düşündüm hep.

Bazen mutlu aileleri görünce oturup izlemek istiyorum. Nasıl mutlu olunur diye gidip tarif bile almak istiyorum. Kendimce çok fazla mutluluk yöntemi denedim. Hiçbiri tutmadı. En son da boş verdim. Mutlu olmak istemediğime karar verdim. Yüzüme en çok acı yakışır dedim. Yalnızlığın acısı, aile olamamanın acısı...


16 Mart 23, İstanbul