İnsanın empati kurmak için karşısındaki olaya ya da kişiye dair, içinde ona denk gelen bir parçası olmalıdır. Konu, bilgiye ulaşmak -erdemli olmak- olunca, insanın özverisi bu konuda sadece tek yöne doğrulur. Cahilliğine, yani bilginin içinde bulduğu kendinden parça, fedakârlık yapacağı tek şey cahilliğidir aslında.


Kurduğu empati ile karışık korku dünyasında cahilliğiyle bilinmezliği birbirine eşler ve empati kurduğunu zanneder. Aslında kurtulsa cahilliğinden, farkına bile varmadan erdemli olup çıkacak ve domino taşlarının döngüsünü ufak bir parça ile başlatmış olacak. Ama insan yapamaz. Korkar, bilgi ile gelecek olan bilinmezliği de hesaba katmıştır. Hatta ilk önce bilinmezliği koymuştur hesabına ki geri adım atabilsin. İşte bu yüzden özverinin bencil olmayanı elbette vardır. Ne yazık ki olmayan şey, bilgi için cahilliğinden -mutluluğundan- vazgeçebilecek kadar cesur olan insandır. 


Diyelim ki cesaret etti ve vazgeçti cahilliğinden. Öğrenmeyi öğrendi. Sürekli bir öğrenim sürecinden öbürüne atladı. Bilgisi arttıkça arttı ve etrafında büyüyen erdem bulutunu insanlara da yaydı. Burada işler tersine dönüyor, artık empati kurmak için insanlarda parçalar aramak yerine o parçaları kendisi dağıtmaya başladı. Ve korku, yerini büyüyen erdeme bıraktı.