*Bu içerik bol miktarda spoiler içermektedir!
Filmimiz alt sınıfı temsil eden Kim ailesinin, üst sınıfa mensup Park ailesinin içine “parazit’’ gibi sızmasını anlatıyor. Yönetmen Bong Joon-Ho’nun sınıfsal çatışmayı ele aldığı ilk filmi değil. Şüphesiz diğer filmlerinden daha ön plana çıkmasının en önemli etkenlerinden biri de günümüzün örnekleriyle başarılı bir şekilde aktarmasıdır. Mesela, Kim ailesinin kızı Ki-Jung ve oğulları Ki-Woo’nun komşularının internetinden faydalanabilmek için tuvaletin yanında ellerinde telefonlarla beklemelerini, pandemi nedeniyle uzaktan eğitime katılabilmek için çatılara çıkan çocuklardan ne kadar ayrı tutabiliriz? Günümüzün resmedilmesinin yanı sıra bu eşitsizlik yaratan sorunların ne kadar küresel bir halde olduğunu da görmemizi sağlıyor.
Filmin hikayesine, senaryosuna övgülerimden sonra yönetmenin diğer filmlerinden daha başarılı olmasının ve hatta Oscar (Akademi) ödülünü almasının en büyük etkilerinden biri olarak renk kartelasından, çekim perspektifine kadar sinematografisini övmek istiyorum. Görüntü yönetmeni Kyung-Pyo Hong’un katkılarıyla Kim ve Park ailesinin dünyaya açılan perspektifi tek bir pencere unsuruyla çok iyi bir şekilde aktarılmış. Kim ailesinin bodrum katındaki evlerinin sokağa açılan küçük, basık, yan tarafına sarhoşların işediği, böcek ilacı sıkılırken faydalanmak için açık bırakılan penceresi; Park ailesinin kocaman pencerelerinin ferah, içi huzurla dolduran yemyeşil ağaçlarla kaplı bir bahçeye açılması sınıfsal uçurumun harika bir şekilde somutsal gösterimidir.
Bu övgüleri sonuna kadar hak ettiğini düşündüğüm filmimizin daha derinlerine inelim. Film iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısım; benim biraz sıkıldığım, Kim ailesinin kara komik bir şekilde hayatının aktarıldığı kısım. Bu kısmın en önemli özelliklerinden biri Bong Joon-Ho’nun Kim ailesini anlatırken onları aciz bir şekilde, ajitasyon yaparak sunmaması. Kim ailesinin pratik düşünmeleri, güçlü iletişim becerileri Park ailesinin yanında işe başlayınca da devam ediyor. Kendilerini pasif göstermek yerine onları manipüle edebiliyorlar ve hatta bazı örneklerde de onları kukla gibi oynatıp üstünlük sağlayabiliyorlar. Bu örnek sayesinde alt sınıfın aslında o kadar da ‘’aciz’’ olmadığını görmüş oluyoruz ve hatta bazı taraflarıyla da onlarla empati yapamıyor, onlardan soğuyoruz.
Bu kısımda dikkat edilmesi gereken, geçiş ögesi olarak gördüğüm bir unsur da taş metaforu. Ki-Woo’nun arkadaşı Min, Kim ailesine ‘’mucize’’ taşı hediye ediyor. Bu taşın özelliği yoksul durumda olan kişileri zenginliğe eriştirmek. Hediye edildiği andan itibaren Kim ailesinin hayatı da taşın işlevi doğrultusunda evrilmeye başlıyor. Bu taşı bir sınıf atlama unsuru olarak kabullenirsek, bu amaç doğrultusunda neler gerçekleştirebileceklerini filmin ikinci kısmının sonlarına doğru Ki-woo’nun (Alt sınıf bireylerinin) taşı kullanış biçimine göre yorumlayabiliriz.
İkinci kısım ise; diğer filmlerden kendini ayırdığını düşündüğüm, en can alıcı bölümlere geldiğimiz kısım. Bu kısım Kim ailesinin zincirleme bir şekilde yalan ve manipülelerle Park ailesinin yanına işe girerken evin bir önceki hizmetçi ve şoförünü kovdurmalarıyla başlıyor. Bir başka açıklamayla; burjuva sınıfının içine sızıp, sınıf atlama uğruna kendi sınıflarındaki insanları ezerek. Kara komedinin yok olma derecesinde azaldığı kendini drama bıraktığı kısımdır.
Hep ”acıdığımız” bu alt sınıf hayatta kalmak için neler yapabilir?
Kim ailesinin oğlu Ki-woo arkadaşı Min’in aracılığıyla Park ailesinin kızları Da-hye’ye öğretmen olarak işe başlıyor. Sahte diploma, sahte isim ve çeşitli yalanlarla bu konuma erişebiliyor. Park ailesinin içine girdikten sonra gerek Park ailesinin annesi Yeon-gyo’nun saflığından, gerekse üstün manipüle yetenekleri ile kız kardeşine aracı oluyor ve onu da işe aldırıyor. Bu konuma gelebilmek için ne kadar üstün iletişim becerilerini kullansalar da beceri ve yeteneklerinden ziyade yalan ve iftiraya başvuruyorlar. Asıl büyük hamleleri ise anne ve babalarını işe alabilmeleri için yıllardır o evde çalışan hizmetçi ve şoförü kovdurmalarıyla gerçekleşiyor. Bu zincirleme aracı ve işe giriş süreçlerinde eski şoföre sapık, eski hizmetçiye ise hastalıklı damgası yapıştırıyorlar. Alt sınıfın kendi içindeki rekabet, birbirlerini ezerek sınıf atlama çabaları bu eşitsiz düzenin sürdürülmesi için bir yeniden üretici konumunda. Asıl çatışmanın üst ve alt sınıf arasında olduğunu düşünsek de sorunun derinine inemeyen, kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden alt sınıfın arasında da bir çatışma mevcut. Sadece bu kurgusal filmin içeriğinde yer almadığı, gerçek hayatta da olduğu gibi.
Koku
Koku, iki önemli unsurun metaforu: Birincisi, alt sınıf ve üst sınıf arasındaki farklılığın, ikinci önemli unsuru ise sınıf kininin bir tetikleyicisi olması. Sınıfsal eşitsizliğin en somutsal hali olan iki karakter her iki ailenin babası. Bay Park, üst sınıfın en önemli temsilcisi; zenginliğini temsil eden evin hakimi, alt sınıfındaki işçilerine karşı baskın ve onları küçük gören biri. Bay Kim, daha öncesinde zincir restoranlarda çalışmış, restoranların batmasıyla var olan sınıfının da altına düşmüş, fırsatları değerlendirerek ailesiyle hayatta kalmaya çalışan biri. Bu iki karakterin tezatlığı, aralarındaki ilişki ve diyalogları sınıfsal çatışmanın ve eşitsizliğin örnekleridir.
Filmin ikinci kısımından itibaren Park ailesinin Kim ailesinin tüm üyelerinden aynı dayanılmaz kokuyu alması, Bay Park’ın Kim ailesinin kokuları üzerine aşağılayıcı konuşmaları örnekleriyle koku metaforu sık sık gösteriliyor. Alt sınıfın kendi arasındaki savaş bitince, sınıf eşitsizliği ve kinini temsil eden Bay Park’ın duyduğu koku ile burnunu kapatmasıyla Bay Kim tetiklenerek kendi kızını öldüren aynı sınıf içinde savaştığı Geun-sae yerine sorunun asıl kaynağına yani Bay Park’a yöneliyor. Bay Kim’in Bay Park’ı öldürmesiyle tüm eşitsizliğin, su basan evinin, daha öncesinde işsiz kalmasının, ailesinin, kendisinin, küçük görülmesinin, aşağılanmalarının, böcek rolüne bürünmesinin öcünü almış oluyor.(?)
Kaliteli bir film izlemek isterseniz, gerçekleri kurguyla harmanlayarak anlamak isterseniz kesinlikle tercihlerinizin arasında Parazit olmalı.
2021
Büşra Hazan Yılmaz
2024-02-21T20:02:16+03:00Kesinlikle! Büyük bir metafordu.
Mısra Ergök
2024-02-21T19:32:33+03:00Koku sahnesi bence filmin en can alıcı sahnesiydi. O sınıfsal farkı en çok o sahnede hissetmiştim.