İki el ateşlenen silah ve asfaltta pati çeken tekerlek sesi. Eğer tüm bunları kendi muhitinizde duyarsanız ve hakkında endişe edeceğiniz sevdiklerinizle o esnada göz kontağı kuramayacağınız bir mesafedeyseniz, endişe edersiniz. Bu yüzden bu sesleri duyduğumda kimseyle göz kontağı kuramayacağım bir mesafede olduğum için ben de öyle yapmıştım. Hatırlıyorum da aklıma gelen ilk temenni, az önce pati çeken araç bulunduğu sokağı hızla terk ederken köşeyi döndüğümde yerde kanlar içinde yatan kimsenin olmaması değildi. Sevdiğim kimsenin olmamasıydı. İyi biri olmayabilirdim ama o an umurumda olan en son şey nasıl birisi olduğum olabilirdi. Bir çığlık ya da feryat duymamıştım hâlbuki. Henüz köşeyi de koşarak dönmemiştim. Zaten sesi duyduktan sonra birkaç saniye süren donakalıklığımın ardından koşarak köşeyi dönmem çok uzun da sürmemişti. Matematiksel olarak. Fakat zaman, her zaman ölçüldüğü şekilde ilerlemiyordu. Eğer az önce iki el silah ve pati çeken tekerlek sesi duyduysanız örneğin, bunun sonrasındaki saniyeler, duymadan öncesindekilere göre çok daha uzun sürebilirdi. Öyle olmuştu. Birkaç saniye içerisinde düşünmüştüm tüm bunları. Halen o birkaç saniye geçmemişti, bir çığlık sesi duymamıştım ve halen yerde kimsenin kanlar içinde yatmıyor olma ihtimali mevcuttu. Matematiksel olarak. Fakat yerde kanlar içerisinde yatan birisi olduğuna emindim. Çünkü yakın mesafeden hareketlenmiş ve en iyi ihtimalle saatte yüz altmış kilometre hızla vücudunuza giren bir metal parçası sizde bir şok etkisi yaratabilirdi ve çığlık atacak fırsatı bile bulamadan kendinizi kanlar içerisinde yerde bulmanız işten bile değildi. Özellikle bu metal parçası birden fazla ise. Ayrıca eğer kanlar içerisinde yere yığılmadıysanız muhtemelen bir araç pati çekerek, alelacele bulunduğunuz sokağı da terk etmezdi. Tabii ki bunların tümü varsayımdı. Matematiksel olarak sokağın bir kenarında kanlar içerisinde yerde yatan hiç kimsenin olmama ihtimali halen mevcuttu. Fakat ben köşeyi döner dönmez bu ihtimal ortadan kalkmıştı ve yerde, sırtından akan kanlarla üzerine yüzüstü kapaklandığı asfaltı ıslatmaya başlayan bir erkek bedeni yatıyordu. Yerde yatan kişinin eşkâli kardeşiminkine pek uzak değildi. Kardeşim de muhitimde bir silah ateşlendiğinde hakkında en fazla endişe duyacağım insanlar listesinde en üst sırada yer alıyordu. Ben köşeyi dönerken az önce kanlar içerisinde kardeşime benzeyen bir eşkâlle yere yığılan şahsın bulunduğu karanlık sokağı, bu yığılmanın müsebbibi olan sürücü aracıyla birlikte diğer köşeden terk etmişti bile. Plakasını alacak vaktim olmamıştı. Zaten ben de canhıraş bir şekilde yerde kardeşiminkine benzeyen bir eşkâlle yatan şahsa doğru koşuyordum. Tüm bunlar birkaç saniye içerisinde gerçekleşmişti fakat zamanın ne kadar göreceli olabileceğinden daha önce de bahsetmiştim. Ben, bu birkaç saniye içerisinde kardeşimin ne kadar iyi bir insan olduğundan, hasmı olarak düşünülebilecek kimsesi bulunmadığından, acaba birisine benzetilerek mi vurulduğundan, onu ne kadar çok sevdiğimi ona ne kadar az belli ettiğimden, onun daha yaşayacak çok şeyi olduğundan, neden benim değil de onun vurulduğundan, eğer burada yatan kişi kardeşimse ona bunu yapanlardan intikam alarak hayatımın geri kalanını hapiste geçirmem gerekebileceğinden falan konuşmuştum kendimle. İnsanlar bazen böyle durumlarda olayın yoğun duygusal şiddetiyle mantığından ziyade güdü ve hislerinin tahakkümü altında kalarak adli tecellinin tesisi konusunda fevri bir şekilde yanlış düşüncelere kapılabiliyorlardı. Ben de tıpkı bu insanlar gibi bu fevri düşüncelerin tesiri altında, tutmak zorunda kalmak istemediğim yeminler ederek canhıraş bir şekilde koşarken yerdeki şahsın yanına varmıştım bile. Yüzünü yavaşça çevirmem bir saniye bile sürmemiştir. Fakat birkaç yıl sürmüştü.

 

Neredeyse yirmi yıldır, her ihtiyacım olduğunda beni tıraş eden ve bahsi geçen zaman diliminin başlarında sadece saçımı, daha sonra saçımla birlikte sakalımı da bazen istediğim, çoğu zaman da kendi istediği hale getiren Hüseyin ağabeyin oğlunu bir gece yarısı kanlar içerisinde yerde yatarken gördüğüme sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Sanırım gerçekten iyi birisi değildim. Çünkü sırtından iki kurşun yemiş bir şekilde yerde yatanın kardeşim değil de Berber Hüseyin ağabeyin oğlu Enver olduğunu gördüğümde çok sevinmiştim. Bu sevinç en fazla bir saniye sürmüştür. Çünkü Hüseyin ağabeyin oğlu az önce sırtından vurulmuştu ve her geçen saniyede daha fazla kan kaybediyordu. Sevincin de hüznün de beni bir saniye daha oyalamasına izin veremezdim. Çünkü Enver her saniye daha fazla kan kaybediyordu. Hemen ambulansı arayıp durumu bildirerek adresi tarif etmem en fazla birkaç dakika sürmüştür. Fakat aradan birkaç gün geçmişti. Bana göre birkaç gün, dünyanın geri kalanına göre birkaç dakika geçmiş olan söz konusu aramanın üzerinden onlarca dakika geçtiğinde bile söz konusu aramada tarif ettiğim adrese halen bir ambulans yaklaşmış bile değildi. Zira eğer yaklaşmış olsaydı siren seslerini duymamız gerekirdi, önce çevre hanelerin pencerelerine, daha sonra da sokağa çıkarak olay esnasındaki tenhalığı dağıtan kalabalıkla birlikte. Hüseyin ağabey feryat figan halinde daha fazla bekleyemeyeceğini birisinin bir araba getirmesi gerektiğini bağırıyordu. Kendisi asfaltın üzerinde oturduğundan ve kucağına henüz on altı yaşında, iki mermiyle vurulmuş olan yaralı oğlu Enver’in başı bulunduğundan kalkıp araba getirebilecek durumda değildi. Rasim ağabey durumdan vazife çıkartarak arabasına doğru koşarken balkonda olay mahallini izleyen Güzin abladan kendisine arabasının anahtarını atmasını bağırdı. Güzin abla tam kendisine bağırılanı yapmak üzere içeriye yönelmişti ki acı bir siren sesinin duyulmasıyla hırkasının iki kenarını önünde kavuşturarak arkasını dönüp sesin geldiği yöne baktı. Ambulans yaklaşmış olmalıydı. Böyle bir siren sesini duyduğuma sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Fakat bugün hiç aklıma gelmeyen şeyler başıma gelmekte ısrarcı bir tavır sergiliyorlardı ve ben siren sesini duyduğumda rahatlamıştım. Bu rahatlama en fazla birkaç saniye sürmüştür. İki el silah ve pati çeken tekerlek sesini duyduğumdan beri çok ani duygu değişimleri yaşıyordum. Yine öyle olmuştu. Az önce siren sesiyle içimde meydana gelen rahatlama hissi, siren sesi yaklaştıkça yerini önce siteme, ambulans sokağa girene kadarsa öfkeye bırakmıştı bile. Buraya bir ambulans çağırmamın üzerinden birkaç gün geçmişti ve ambulans anca geliyordu. Sanırım bu öfkeyi duyan tek kişi ben değildim ki ambulans yaklaşır yaklaşmaz bütün ahali kızgınlıklarını belli eden bir rabarbanın müsebbibi olmuştu.

 

Şunu belirtmek isterim ki; ambulansı aramamın üzerinden birkaç gün geçmemişti. Bütün mahalle, sırtından iki kurşun yemiş on altı yaşındaki yaralı bir çocuğun kurtarılması için birkaç gün boyunca ambulans bekleyemezdi zira. Fakat sırtından iki kurşun yemiş on altı yaşındaki bir çocuğun son nefesini vermesi için de birkaç gün geçmesi gerekmezdi zaten. Sırtından iki kurşun yiyerek yaralanmış bir çocuk, on altı yaşında maktul olmamak için kırk yedi dakika boyunca ambulans bekleyemezdi zira.