Kin kan hüzün ve hazan

Hangi makinada işlendiğini bilmediğin kefenin

24’ünde ilk kez gördüğün baban

ve nefretle ezdiğin ilk böcek

Ceviz kabuğu kadar sağlam iraden var

3 günlük bebeğin omurgası kadar sertsin

Evet

Kin

Kan

Hüzün ve hazan

Ölümün bileklerini öptüğün gün doğdun

Tanımadığın bedenlerin mezarlarını suluyorsun

Çıkışı arıyorsun mezarlığın içinde

İlk kez görmüş olmanın şaşkınlığı ve ürkekliği var üstünde

Bu pencerelerin önünde duvarlar var

Kırılmış ve varlığının gerektirdiğini duyamamış

Duyanları duymuş ve görenleri görmüş

İlahi bir dokunuşun eşiğinden dönmüş

Adımlarına bakıp irkiliyorsun ufak bir bedenin masumiyetiyle

Mezarlığın başında duran güvenlik görevlisine bak

Dünyevi topluluklar silsilesine coşkulu bir giriştir bu, çıkışı olmayan

Çıkışı görmek istemeyenlerle dost olan

Senin mezar taşın ne kadar da görkemli!

-

Bakıyorum etrafıma

Gökyüzü gümüş, yerler ıslak, kara bulutlar hareketsiz

Kimsenin geçmediği bir sokakta trafik lambası oluyorum

Bu gece kızıldan hallice kırmızı oluyorum

Halsizim. Tarifsizim

Toprak yoldan sonra gelen asfaltım ben

Katrana bulanmış özüm

Bir şarkıyı sessizce dinliyorum

Sessiz sakin bir ağacım.

Bu gece kızıldan hallice kırmızıyım

-

Ansızın Eyüp Mezarlığı'nın ortasındayım

Bir salyangoz edasıyla mezar taşına yapışıyorum

Karanlıkta körebe oynuyorum

Kör bir ebe gibi o bebeği bulmaya çalışıyorum

Yaşama, ölümün kıyısında

Bir ölümlünün ayak ucunda tutunuyorum

kırılmış taşlarla, kesilmiş bir kütük gibi kuru toprağa saplanıyorum

Mezarımızda bir çalı bitmiş

Kurumamış, yaprakları taze

İzliyor bizi ağacın bağrına çakılmış olan

Kefenimin üstüne dizilecek tahtalara basıyorum

Tarihten emin değilim

Sağ yanımda kaç ölü yatıyor

Bu köprüyü ayakta tutan kaç bacağım var

Yavaş akıyor sular

Yazıyorum, kamburum gittikçe azıyor

-

Bir çizik daha

Bir basamak yükseldin göğe

Göğün ortasındaki yıldızları yaratmışçasına kibrin kime

Yetemiyorum kelimelere

yetmiyorlar sonu olmayanın acizliğine

Elimde anahtarlar var ve hala kilitliyim

Bu mahzende bir sis gibiyim

Beni tanımak istiyorsan yaklaş

Ve sen yaklaştıkça kaybolayım

Evimdeki çaydanlıkta kaynayayım

Ocaktan aldıklarında soğurum sanıyorlar

Soğuyamıyorum ben

Hep kaynıyorum

Bir teni yakmaktan korkuyorum

Ve yakıyorum

Ölümü hissediyorum

İşte böyle dağınık bir şiir oluyorum

-

Ey ulu olmayan

Yarın öleceksem ve yıldızlara da sırtımı dönmüşsem

Tekerrürlerden ibaret gövdemi gör

Yegâne dileğimin hakikatini kavra

Başım dönüyor 24 saate tamamlayacağım dönüşümü

Bu yüzden yüzünü görmeden de sesini duyabiliyorum

Bugün, bütünlükten kopuyorum

Hisset!

Viran olmuşsam

Yarın öleceksem, yıldızlara da sırtımı dönmüşsem

Geç değil, sura üflenmedi

Ateşle şekil almak istemiyorum

Yine kimi dinliyormuş gibi yapıyorum

Kaktüsü sulayıp öldüren ben değil miyim?

Gövdemi, gönlümü tüm çıplaklığı ile sana açıyorum

Sıradanlaşıyorum

Ey hikmetin sırrını dile getiren

Kanatlarım var ve uçamıyorum

Ölü bir sinekten farkımı söyle