Sessizliğin içinden çıkagelen bir ses

Perdenin ardından

Fısır fısır ilişecekken bedenime

Seyisini kaybetmiş bir kısrak beliriyor gözüme

Soluk soluğa kişneyerek

Eyerindeki kamçısıyla

Gidecek yeri olmayan bu odada

Beni anımsatıyor kısrak

Üzerimde beyaz gömlek

Boynumdaki siyah kravatla

2 aydır kirasını ödeyemediğim evin salonunda...

Kısrak huysuz

Ben ise hayli bir mutsuz

Sahi, ne işimiz var burada?

Tuttum dizginlerinden

Attım eyerini, kamçısını

Kaçacağız o amansız sesten


Çarptık kapıyı gecenin üçünde

Dörtnala kaçıyoruz gri şehirden

Ses ise hala peşimizde

Kararlıyız

Aşacağız yokuşları

Kavuşacağız özgürlüğümüze


-Ses yaklaştı-

Sanki Musa asasını havaya kaldırmışçasına

Rüzgar ayrıldı iki tarafa

Bir ok gibi deliyoruz yelleri

Ses, Firavun'dan da hızlı ilerliyor

Geçiyoruz Alaca mezarlığının içinden

Rastlıyorum yitirdiklerime

Kendi ellerimle gömdüklerime

Tohumlar attım mezarlarına

Her biri mezar taşına denk geldi

İltimas tanıdım tüm geride bıraktığım cesetlere

Dualar ettim ruhlarına

Sırt çevirdi kibirli bedenleri

Artık daha hızlı sürüyorum kısrağı karanlığa

Uzaklardan bakınca korktuğum yollara

Her zaman yaptığım gibi

Yine sürüyorum işi yokuşlara


-Ses titrek titrek boynuma dolandı-

Sesi bedenimde hissedebiliyorken

Ruhum hâlâ varlığını reddediyor

Sitemkârız

Keseceğiz bu ipleri

Atacağız boynumuzdan


-Ses ipin düğümünü sıkıştırdı-

İşte orada!

Büyük İskender'ini bu yolda kaybetmiş Bukefalos

Bağlamışlar boynundan kalın iplerle

İpler birer mızrak olmuş

Saplanmış boğazına

Özgür değil, umudu hala yaşıyor

Oysa İskender öleli asırlar oluyor

Aynı yoldaydık Büyük İskender'le

Farklı emeller için...

Başaramayacağımızın farkındayız artık

Kısrak yavaşlıyor

Sesten kaçacağımız bu yolda

Boynumuzdaki iplerin esiri olduk

Kısrak düştü

Ben ise uyandım


-Ses tabureyi devirdi-

Başka bir rüyanın içinde olmayı arzuluyorken

Boynumun acısı buna engel oluyor

Ve ses kulağıma ilişiyor

İrkiliyorum

Çünkü ses, çığlığımın ezgisiydi.