Soruyorsun,

İnsan nasıl olurda,

Sadece yaşayarak yorgun düşer.


Pili bitmekte,

Yorgun bir saat gibiyim ben,

Aynı duvarda asılı suretimiz,

Sen gündüz saatlerinde,

Bense gecedeyim hala.


Aynı kitapta farklı sayfalardayız,

Senin punton büyük benden,

Bir harfin, iki cümle ediyor bende,

Sen iki cümle konuşmuş olsan,

Bir buçuk sayfam bitiyor benim.


Aynı dünya, aynı gezegen,

Başka yerlerden bakıyoruz,

O kadar.

Sen dağları görüyorsun gözlerinle,

Ben ise küçülmüş insanları,

Sen pembeliği görüyorsun hayatım,

Ben ise kirlenmiş benlikleri,

Gri dumanları.

Sen bulutları benzetiyorsun birine,

Bense güneşi göremiyorum bile.


Aynı zamanın içinde,

Nasılda farklı yaşlanıyoruz birbirimizden?

Gencecik taze ruhlar,

Oysa kırış kırış ruhumun teni,

Ne saç kalmış başında,

Ne gözlerinde ışık,

Varsa yoksa, karanlık.

Oysa aynı zamanın içinde,

Yan yana yaşlanmadık mı biz?


Aynı bahçenin içindeyiz,

Sen güllerle sarmaş dolaş,

Ben ölümle,

Sen gül kokuyorsun hayatım,

Ne işi olur güllerin ölüm ile?


Aynı gökyüzüne açıyoruz ellerimizi,

Ne dua aynı dua,

Ne samimiyet o samimiyet.

Ne acımız bir, ne gözyaşımız,

Oysa avuçlarımız bakıyor,

Tıpkı asırlar gibi, gökyüzüne.


Ne bulur genç bir ruh,

Şeytanın yaşlı yüzünde?

Oysa kaç defa anlaştım onunla,

Kaç defa el sıkıştım,

Üstelik bir başka insanların adına,

El dediğimiz aynı el hayatım,

Gözler aynı göz,

İkimizde de kalp var,

İnsan aynı insan,

Kaç kere sıktın nefretin elini,

Kaç kere susturmak için sesleri,

Kapadın soğuktan buz kesmiş,

Ziyan olmak üzere kulaklarını?


Ben yorgunum.

El ele tuttuğumuz,

Nefeslerimizin birbirine çarptığı,

En yakın anda bile,

Biraz uyku dileniyor,

Ruhum bedenimden,

Biraz sessizlik, biraz huzur.

Kafa aynı kafa,

İkimizde de var beyin.

Ancak insanların aptal sessizliği,

Aptal sessizliği bile,

Bir cümbüş koparıyor beynimin içinde.

Sorular desen, ah içi boş,

Cevaplar desen sorusu yok,

İnsanın aptallığı bile yoruyor insanı.


Sen soruyorsun,

Nasıl yaşarken yorulur insan.

Çık dağların tepesine,

Çık insanların içine,

Giy kabanımı,

Giy gözlerimi,

Giy ayaklarımı,

Giy beynimi giy aklımı!

Bak nasıl yalvarıyor ruhun tanrıya,

Tanrım, ne olur al canımı!