Geçmiş diye bir kelime var. Bugünün içinde yaşıyor. Bazı anlarda hortluyor. Her şey unutuluyor da nasıl hissettirdiği unutulmuyor. Çok özlüyorum. O kadar saf olduğum, hayallerle dolduğum zamanları çok özlüyorum. Her şeyin bu kadar gerçek olmadığı, henüz tüm rüyalara inanıldığı zamanlar çok güzeldi. Bir kez daha kendimi koyverircesine seveceğimi sanmıyorum. Üstelik elimde bir şey de kalmadı. Aşkın günden güne eriyen bir mum olduğunu nereden bilebilirdim ki? Ben alevin dansına odaklanmışken üstelik... Başım dönmüştü, gönlüm kaymıştı, ruhum okşanmıştı, karnım ağrıyana kadar gülmüştük. Gülüşmüştük. Bakışmıştık. Koklamıştık boynumuzdan. Parmaklarımız bulmuştu ellerimizi. Buna mucize diyorduk. Dünyada tekiz sanıyorduk. Bu sarhoşluk bitmez sanıyorduk. Biteceğini kabullenmem çok uzun bir zaman aldı. Ben insanlar yaşarken duyguları ölmez sanırdım. Halbu ki ölüm değilmiş yalnızca insanları ayıran. Kaybettim çok sevdiklerimi. Hiç kopamam sandıklarımı. Vazgeçemediklerimi. Karşılığında kendimi aldım. Hoş olmayan bir pazarlıktı bu. Çünkü sevmiştim pervaneliği. Şimdi başım dönecek mi bir daha? Sarhoş olacak mıyım yeniden? Hiç öğrenmemiş gibi yüzleşecek miyim tekrar gerçeklerle? Kaç kez kandırabilirim kendimi? Her şeye iknayım artık ama sonsuzluğa inancım kalmadı. Ömrünü görebiliyorum her şeyin. Tıpkı öleceğini bile bile yaşamak gibi, biteceğini bile bile tüketmeli mi her şeyi? Hadi gidelim şimdi buradan. Bu sofradan kalkalım, karnımız doymayacak biliyorsun. Daha önce tıka basa yediğin bu sofradan aç kalktığın çok zaman oldu. Neye kırgınım aslında biliyor musun? Hislerim elimden alındı. Çok güzel reaksiyonlarım vardı. Yaşamak istediğim birçok an vardı. Akmak istediğim birçok duygu vardı. Şimdi sahipsiz kaldı...

Yeniler, eskilerden daha mı güzeldir? Eskiler için uğraşmaya değmez mi yeniler kadar? Bu ara düşünmem gereken soru cümlesi bu. Düşünüyorum sayın terapistim. Elimde eskiden başka bir şey yoktu ama ben yine de yeniyi seçtim. Elimde upuzun bir düğüm vardı ama ben kesmeyi seçtim. Bir daha ipim olacak mı, bilmiyorum. Hiçbir yere ait olamayan köksüz bir çiçek mi olacağım? Ya bunu seversem tüm sevdiklerim? Korkmuyor musunuz sizsiz kalmamdan? Çünkü biliyorum Kübra bir yerlerde bunu başaracak. Hep birini aradım. Eşimi, benzerimi, yandaşımı, eşlikçimi... Eşim benzerim olmadığını kabul mu etmeliyim şimdi? Bunu yaparım. Yapmak istemiyorum ama... Direniyor ruhum. Yalnızlığı hak etmediğime inandıran bir ses konuşuyor. Daha azıyla yetinme diyen diğer sesle çatışıyor. Ama yine de sakinim. Fırtınayı ben yaratmadım. Ama fırtınadayım. Sessizce bekliyorum dinmesini. Belki her şey durulunca daha görülür olur manzaram. Belki yine severim. Belki yine aşık olurum gökyüzünün uçsuz bucaksızlığına. Belki yine hayallerde yaşar, rüyalarda mutlu olurum. Umudum bana ait. En azından o benimle.