Gök sessizliğimizde birbirimizle danslarımız. Turgut’umuzun kavanozundan biraz kahve, kutusundaki son ekmek diliminden banıp banıp ilahlaştığımız o yoğun acıdaki Uyar’lık. Aydınlığımızın nefsimize katkısı. Mırın burun kıvrımlarımız ince tellerindeki akıl kırılmalarımız. Hissizliklerimizin perde ardı. Demli demli çayların kırılgan kurabiyeleri. Özlem bulutlu tren raylarım. Arkası kesilmeksizin gelen bağlantı olaylı yollarım. Bir iki tıngırtılı müzik notalarımla her şeyden bıraktığım, birazının kaldığı, nelerinin vazgeçildiği, nelerle devam edildiği, kimleri tanıyamamanın ahını çektiğimiz nice benim var oluşlarımı konuşuyoruz her vakit. Ben sürekli anlatıyorum, süresini unutuyorum, zaman kırıntılarım Yahudi prensime (!) ihanet. Eyre’me Jane olan bir sürü Fransız kaçaklarım. Yinelenen at hikâyelerimin üstü kalabalıklığı bizleri şaşırtmayacaklar. Omurgasız çocuklarım eksikler ki bir hayatımın baharatsızlığına tuz serpiştirsem belki bekleyenime yoldaş olur güldürürüm yüzünü. Analizlerim türevle hesaplanıp özgüvensizliklerine bağlanacaklar. Ve yine ben kağıdımın yarısına gelemeden sana alıntılamalarımı yapmadan bitmiş sayılacağım.