08.07
Sevgili Pierrot,
Yaşamak için çok yorgunum. Ellerini tutmak için çırpınmaya dahi mecalim yok. Gün geçtikçe beni içine çeken bu bataklığı sevmeye başlıyorum. Ağaç yapraklarını oynatan uğultu bir ölüm şarkısı söylüyor. Eşlik ediyorum. Kendi ölümümü besteliyorum. Birkaç nota eksik kalsa da yakında tamamlayacağımı biliyorum.
Yürüyorum. Hayır, koşuyorum. En dibe koşarak gidiyorum. Ama söylesene, ölüm hangi uçurumun kıyısında? Daha ne kadar tırmanmam gerekiyor en dibe ulaşabilmek için? Kimlere sormalı, kimlere yakarmalı ve kimlerden kaçmalıyım ki bu yangından kurtulabileyim?
Gün doğuyor Pierrot. Ve ben bitiyorum. Üşüyorum. Soğuk bakışlar ölesiye titretiyor bedenimi. Dudaklarımın köşeleri aşağı kayıyor. Gözlerim yere bakıyor. Göz bebeklerim bir başkasıyla buluşmamak için ince ince sızan hüzünlerde dolaşıyor. Ağaçlardan sızan öz su misali her bir kesikten acı süzülüyor. Acıyı içime çekiyorum. Acıyı tek yudumda içiyorum.
Seni istiyorum. Yanıma gel. Çok yalnızım. Çok yalnızım! Kalabalıklar arasında değil, en çok kendimleyken yalnızım. Kendim, insanlardan soyutluyor beni. Beni apaydınlık bir odaya hapsediyor. Işık gözlerimi kör ediyor. Soluğum boğazımda tıkanıyor. Beni öldürmüyor Pierrot! Beni neden öldürmüyor?
Açım. Sıcaklığını arıyorum her yerde. Sıcacık kollarına sığınmak için adını sesleniyorum. Duymuyorsun ki. Kulaklarım işitmiyor. Konuşuyorum. Ama neler söylediğimi bilmiyorum. İnsanlara hangi sırlarımızı anlattığımı hatırlamıyorum. Ya? Ya anlattıysam? Ya beni anlattıysam? Ah. Üzgünüm. Haha. Çok üzgünüm. Kendimi anlatmışım.
Gidiyor musun? Git. Kalmanı istemiyorum. Yerlerde sürünürken senin için yalvaran bu sefil halimi görmene katlanamıyorum. Üzerimdeki bu ben denen giysiyi çıkarıp atabilsem keşke. Bir paçavraya döndü iyice. Eskidi ve kirlendi. Yenisini istemiyorum. Çırılçıplak, yalın ayak dolaşacağım gören gözlerin olduğu her yerde.
Titriyorum. Yazdığım sözcükler kalbimi yakıyor. Cayır cayır yanıyor kalbim. Dumanı saçlarımı sarıyor. Bir ip olup tavandan sarkıyor dumanı. Beni yanına çekiyor. Ayaklarım boşlukta salıncakta sallanır gibi bir ileri, bir geri, bir ileri, bir geri… Usulca uyuyorum. Ayaklarım boşlukta sallanıyor. Ben bilmem kaçıncı rüyamdayken kalbimdeki yangın sönüyor. Dumanı birden çözülüveriyor. Yere düştüğümde uyanıyorum.
Yaşıyorum. Bugün de.
Sevgiler, P.