Yargıdan çıkan kararların Akdeniz'de batan güneşe savaş ilan etmesi sebebiyle Düş'ün vazgeçtiklerini öldürmesi.*


Ellerimi göğsümün iki yanına koyup göğüs kafesimi bir hışımla ikiye ayırmak geliyor içimden. Kafatasımı kırıp beynimden hesap sormak istiyorum. Beni öldürmek mi istiyorsun? Neden bana bu işkenceyi yapıyorsun? Bu kadar düşünceyi kaldıramıyor. Artık başım ağrıyor zihnimde mesken tutan düşüncelerden. Tırnaklarımla yüzümü yırtasım geliyor. Belki o zaman içimdeki yangına bir çare bulabilirim. Bedenimi akbabalara yem etmek istiyorum hala nefes alıyorken. O zaman çalışmaz beynim, umut etmez kalbim, farkında olmam dayanamadığım şeylerin. Delirmeye ihtiyacım var. Kendime dair ne varsa kurtulmam gerek.


Ellerim titriyor. Soğuktan değil, aksine hava bana hep pozitif ayrımcılık yapmıştır. Kendime zarar verme hevesim yüzümden çok heyecanlılar. Başıma gelen onca kazadan neden hoşnut olduğumu mantıklı bir temele oturtamam. Kötü olmamın bir nedeni yok, iyi kalmak için de bir sebep yok. Yanlış toprakta çiçek açmayı ben istemedim ama onlar sevgisiz bırakacaklarını bildikleri halde yüzüme baka baka toprağıma su dökmeye devam ettiler. Üç beş günün hatırının kalmasını istediler ama kalan tek şey üzeri tozlarla kaplı sözler oldu. Beynimde tin tin gezip beni hasta eden sözler. Arada silüete bürünüp kalbimi ritminden eden sözler…


Bu yüzden silahlara ihtiyacım var. Canı olmadığı halde bana canımı bağışlayacak. Ne bir doktor ne bir insan müsvettesi lazım bundan sonra. Bir silah, bir şarjör mermi. Ha, mezar ne olacak derseniz arkama dönmem yeterli. Malum, arkamdan çok mezar kazıldı. Seçer, beğenir, yerleşirim içine. Lüks bir kefen takımı... Hımm... En sevdiğim.


Zihnimdekilerden kurtulsam da lekelerinin kalacağını biliyorum. Bu yüzden temiz bir kefene ihtiyacım yok. Hastalıklı ruhumdan akan kanlarla boyansın bedenimi mesken tutacak olan kefen. Mezarımın üstü örtülmesin. Giderken ondan armağan gökyüzünden biraz daha alayım yanıma. Hastalıklı zihnimin ricaları…


Lütfen anneme söylemeyin. Kimin haberi olur zihnimin bana silah doğrulttuğundan bilmem ama biri öğrenirse bu annem olmasın. Annem başıma gelenleri bir bilse… Anne! Özür dilerim, kolay biri değildim. Benim adımla oluşturulmuş kırıklıklar defterinde bir sayfayı daha doldurmak istemedim. Bu utancı taşıyamadığım için bu kadar hırçın ruhum. Bilmiyordum anne. Bizi en çok koruduğun şeyin başıma geleceğini bilmiyordum. Bazen zihnimin oyununa düşüyorum. Yaşadıklarım satın aldığım bir kitabın senaryosu gibi geliyor. Herhangi bir şey hissetmiyorum. Hatta ölenlere bile üzülemiyorum. Yeterince dürüst olmadım, affedersin. Ölen insanlara üzülmüyorum. Artık anlamıyorum. Senin değer verdiğin hiçbir şeyden eser kalmadı içimde. Astronotlar kara deliği yanlış yerde arıyor. Kara delik benim. Kara delik benim zihnim. Çocukluğumun süpernovası beni içten içe yemeye başladı. Bu hayatı daha devam ettiremiyorum. Size söylemiştim. Ben o yolda biriyle yürüyemem. Bu ona ihanet, güzel yüreğine eziyet olur.


Artık anlamıyorum. Benim gücüm yok. Mezarım olur da bulunursa kırık gülümü beklerim. Umarım zihnim orda huzur bulabilir.

Mermilerimin sahiplerinden bazılarına:


—Eylülleri hiç sevmezdim, nasıl başardın takvim yaprağımı eylülde takılı bırakmayı?

 

—Gözlerindeki kelebekler yazılarımın üstünde dolanıyor. Yazılarımın kahramanındaki gizli şefkate nasıl erişebildin? Güvenli limanım sandığım yerden Bay Ay’ı izlemem hiç mi rahatsız etmedi seni?


02.14.07

11.21