"Halkın gözü önündesiniz." diye ekledi. "Her istediğinizi yapamazsınız."


"Evet, ben kamuya mal olmuş bir insanım." Gülümsedi. "Ama kimin umurunda?"


"Benim umurumda, oğlum."


Birkaç dakika sessiz kaldılar.


"Majesteleri-"


"Lütfen bizi yalnız bırak Parker."


"Pekâlâ, majesteleri."


"Benim şu anki kral olduğumu ve senin de benim varisim olduğunu bilmiyor musun?"


"Elbette biliyorum."


"O zaman artık böyle davranmayacaksın."


"Ne gibi?"


"Neden bahsettiğimi biliyorsun."


"Baba-"


"Yani, majesteleri." diye ekledi. "Ben sizin varisinizim ve bazı sorumluluklarım var. Mesela en az 5 yıl içinde evlenmem ve size yeni bir varis kazandırmam gerekiyor. Ama biliyorsunuz, ben bekâr hayatımdan memnunum."


"Evet, öylesin. Bunu gazeteciler bile biliyor."


Gazeteyi masanın üzerine koydu.


"Yanındaki kız kim?"


"Ya kız arkadaşım olduğunu söylersem?"


"O zaman ayrıl."


"Şimdiye kadar ne dediysen hepsini yaptım. Ama bu sefer yapmayacağım."


"Pişman olacaksın, oğlum."


"Göreceğiz."


***


"Ona göz kulak olmalısın."


"Bir daha böyle bir sorun olmayacak, majesteleri."


"Bunu duyduğuma sevindim. Ben de öyle umuyorum."


"Bu arada, kraliçe onu görmek istiyor, nerede o?"


"Bir kontrol edeyim, majesteleri."


"Şu anda golf oynuyor ve Jessica adında genç bir öğretmeni var."


"Bana ondan bahset."


"Ülkemizin en iyi bilinen üniversitesinden mezun. İspanyolca, Yunanca, İngilizce, Fransızca olmak üzere 4 dil biliyor. Dünyanın her yerini gezdi ve çok iyi bir kişiliği var. Hayır işleriyle tanınıyor. Ayrıca bahçeyle uğraşmayı da çok seviyor."


"Onunla tanışmak istiyorum, bunun için programımda yer ayırabilir misin?"


"Evet, majesteleri. Yarın akşam uygun mu?"


***


"Onun yanında çocuk gibi davranıyorsun." Gülümsedi. "Ona aşık olmadığına emin misin?"


"Babam, uşağım ve şimdi de sen! Onu sevmiyorum. Aslında birbirimizden nefret ediyoruz. Birbirimize katlanamıyoruz. Ama babam evliliğime kafayı takmış ve onun bir sonraki kraliçe olacağına! "


"Sakin ol, kanka. Ben senin baban değilim. Sadece onunla aranızda neler olup bittiğini öğrenmek istedim. Ve sen hiçbir şey olmadığını söylüyorsan, öyledir."


"İçtenlikle özür dilerim, James. Biliyorsun, birine kızdığım zaman sağlıklı düşünemiyorum."


"Biliyorum, biliyorum. Artık senin için neyin iyi olduğunu biliyorum."


"Nedir o, James?"


"İyi bir şampanya ve ben onu uşağıma hazırlattım."


Elini salladı ve uşağı geldi:


"İşte burada, majesteleri."


***


"Kimsin sen?"


"Ben babamın varisiyim. Prens Edward."


"Bunu sormuyorum, neden bu saatte evime geldin?" Kadın ekledi. "Alkol kokuyorsun."


"Evet, içtim. Senin yüzünden."


"Beni seviyor musun?"


"Hayır, yakınından bile geçmiyorum. Senden nefret ediyorum."


"Ben de senden nefret ediyorum." Kapıyı kapattı ve ağlamaya başladı. "Ne düşünüyordum ben? Bir prenses olup sonsuza dek mutlu yaşayacağımı mı? Bunlar masallarda olur ve biz gerçek dünyada yaşıyoruz."


"Çok özür dilerim Jessica. Seni incitmek istemedim."


"Aslında seni seviyorum ama bir arkadaş olarak."


"Arkadaş mı? Arkadaşlar birbirini öpmez."


"Ben seni öptüm mü?"


"Evet, öptün."


"Ne zaman? Nasıl?"


"Sana hatırlatacak değilim seni zalim prens."


"Artık senin kız arkadaşın değilim."


"Sen, Jane miydin?"


"Jane, lütfen beni affet." Babasını gördü ve bir süredir ona etmeye düşündüğü teklif için daha uygun bir zaman olamayacağını anladı. Dizlerinin üzerine çöktü ve cebindeki kutuyu çıkarıp açtı: "Benimle evlenir misin?