Ailemizin bizim için dilediği mutluluk, bazen taşınması zor bir yük olabiliyor. "Ben kimim? Nasıl mutlu olurum?" sorularını önce kendimize sormak yerine ailemiz bize, biz de ailemize mutluluk bahşetmek için galibi olmayan bir yarışa giriyoruz. Anneler saçını süpürge ettikçe çocuklar annelerini mutlu etmek için daha çok çabalıyor, çocuklar çabaladıkça annelerin saçları yine ellerinde bir yerleri süpürüyor… Sil baştan bir paradoksun içinde buluyoruz kendimizi…
Peki tüm bunlar olurken bu yarış içerisindeyken gerçekten ”Yaşıyor” muyuz?
Doğanın, bitkilerin, hayvanların ve diğer canlıların yaşadığı gibi ”yaşıyor” muyuz?
Prenses Kaguya , kızlarının mutluluğu için ”hep daha iyisini yapan” anne-baba ve sevgi yükünün altında ezilen, bir süre sonra bu sevgiye boyun eğen ve yaşamayı unutan bir kızın hikayesini anlatan anime film… Aslı çok eskilere dayanan bir Japon halk masalıymış ve 2014 yılında Oscar Ödülleri’ne de aday gösterilmiş.
Masal kahramanı, ailesine mutluluk bahşetmeye çalışsa da bir süre sonra bu yükün altından kalkamıyor ve ölümü çağırmayı düşünüyor. İşte o an yaşamayı unuttuğunu, aslında buraya mutlu olmaya değil, yaşamaya geldiğini fark ediyor.
Prenses Kaguya büyürken onunla beraber masal şarkısının sözleri de şekilleniyor ve değişiyor: ”Kuşlar, böcekler, hayvanlar, otlar, ağaçlar, çiçekler nasıl hissedeceğimi öğretin bana.”
Prenses Kaguya masalını, baba ve kızı arasında geçen şu diyalog özetliyor gibi;
"Yaptığım her şey senin mutlu olman içindi." Benim için dilediğin mutluluk taşınması zor bir yüktü.
Çoğu zaman ebeveynler çocukların üstündeki bu yükü fark edemiyor. Tıpkı onların ebeveynlerinin de kendilerini fark edemediği gibi…