"İnsan kendi başına çok az şey yapabilir ve yalnız bırakılmış bir Robinson'dur; ancak, başkalarıyla topluluk içinde bir şeydir ve çok şey yapabilir." Çoğu kitaptaki 'sosyal bir varlık olan insan' tanımıyla eş değer sayılabilecek bu söz, insanın acizliğine de vurgu yapmaktadır. İnsan, doğumu itibariyle çevresindekilerle etkileşim halindedir. Bu etkileşim insan için kaçınılmazdır. Fakat, bazı kavramları tanımlayabilecek seviyeye geldiğinde, yapacağı şeyler kendi tercihi haline gelecektir. Örneğin; topluma katılmak veya kendi köşesine çekilmek.


Bazı insanlar toplumda neyi temsil ettiklerini önemserler. Bu tür insanlar zamanla çoğunluğun düşüncelerine göre davranmaya başlarlar. Toplumda aktif olarak varlığını sürdüren bir kişi, toplumdaki kabullenilmiş kavramları benimseyerek hayatını devam ettirir. Oysa, dünyadaki hiçbir şey, peşinde öyle veya böyle koşulmaya değecek kadar önemli değildir. Platon'un da dediği gibi: "Hiçbir insani şey, uğrunda büyük gayrete değmez." Bireysel olarak kendini geliştirememiş insanlar, topluma katılmayı tercih ederek kendilerine orada bir anlam bulmaya çalışırlar. Bu tercih oldukça gülünçtür. Çünkü esasında bu bir tercihten de çok, başta söylediğim gibi, kişinin acizliğinden doğmuş bir zaruriyet göstergesidir. İç huzuru dışarıda aramak budalalıktan başka bir şey değildir.