Bazen kendimizi o kadar sıkışmış ve savunmasız hissederiz ki; çareyi kaçmakta buluruz. Karşımızdaki veyahut kendimize anlatamadığımız durumlarda beynimiz bir savunma mekanizması üretmek zorundadır. Ya kendini tamamen kapatır ya da bir çeşit hastalık üretir. Yıllarca asıl sorunun kendisinde olduğu bilinciyle yaşayan bedenin artık çığlık atma ruhiyatıdır adeta.. Peki bu gibi durumlar bizleri hangi hallerde bırakır? 

"Konversiyon" bir çeşit psikolojik bir savunma mekanizmasındır. Savunma mekanizmaları, ruhsal yapımızı iç çatışmalarımızın yarattığı olumsuz sonuçlardan korumayı amaçlar. Egonun bir işlevi olan savunma mekanizmaları bilinçdışı süreçlerdir, yani savunmaları kullanırız ama bunun farkında olmayız. Öte yandan bu koruma gerçekleşirken bazı olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Ama bu sonuçlar asıl ruhsal çatışmalara göre daha az zararlı oldukları için diğerlerine tercih edilir. Kişinin geçmiş yaşamı, kurduğu şimdi için pek çok şey ifade eder. Adeta üzerinde anahtar unutulmuş kapı gibi.. Tamamen kapatıp yenilenememe hali! Kurduğumuz tüm planlarda geçmişe dayalı noktalar oldukça, beraberinde yeni yolları da kapatmış oluruz. Bazen tümünü sildiğimizi zannettiğimiz, aslında var olan dökülmüş cam parçalarımızı toparlamanın yollarını ararken vücudumuz artık onarılamayacak hasarlarla gelir. Konversiyonun en bilinmiş yüzü ile, genel kanının aksine bireyin nörolojik belirtileri bilerek, farkında olarak, isteyerek yapmıyor olduğudur. Bu tamamen bilinçdışında akan bir süreçtir. Bu bozukluk durumunun savunma mekanizmasının çok sık kullanılması ve artık bunun sonuçlarının daha sorunlu hale gelmesidir. Günde beş kez bayılan birinin elbette yaşam kalitesi ve işlevselliği bozulacaktır. Bu durumda aslında bir noktaya kadar koruyucu olan bu mekanizma hastalık haline gelir. Konversiyon bozukluğunun belirtileri çok çeşitlidir. Örneğin, körlük, sağırlık, kolun ya da bacağın tutmaması, konuşamama, sesin çıkmaması, dengesiz yürüme, baş boyun gibi bölgelerde kasılmalar, tikler vb. Konversiyon bozukluğunda ortaya çıkan sorunlardan biri de, hastanın hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonra içine girdiği hasta rolünün ve gördüğü hasta muamelesinin hastaya sağladığı ikincil kazançtır. Başlangıçta hastanın yararına gibi görünen bu durum, ilerleyen zamanlarda hastalık belirtilerinin ortadan kalkmasını güçleştiren bir engel olacaktır. 

Gün içesinde ne sıklıkla kendimizi dinlediğimiz konusunda kimsenin düşüncesinde bir fikir yoktur. Kendimizi o kadar ihmal eder, suistimale açık halde bırakırız ki, içsel döngülerimiz, hislerimiz, yaşadığımız duygular bazen o kadar bastırılır ki, kendini değişik alanlarda, farklı pencerelerde ve çoğu zaman bize en fazla zararı verip ortadan geçer. Geçmesine izin ve mahal vermeden tutup bir hal çaresine bakmak totalde hayat kurtarır.

İç ruhiyatımızı ayakta tutmak, çoğu kapının açılmasını sağlamış olacaktır.