Şevval. 11. sınıftan bir öğrencim. Öylesine mutlu ki... Gülünce yanağında papatya açanlardan. Onu böyle görünce aklıma kendi hallerim geliyor ve o yaşlarımı düşünüyorum. Onun kadar mutlu değildim galiba. Kaçmıyordum mutluluktan ama o da beni arayıp bulmuyordu. Bir çağ yangınıydı bu. Lise yıllarımız, ülke siyasetinin üzerinde kanatlanıp uçuyordu. 


Bugün, "Yazını yazacağım senin." dedim Şevval'e. "Gerçekten mi" dedi. Evet; gerçekten onu, onun gülünce açan papatyalarını, koridorda koşup koşup kaymalarını yazacaktım. "Yazı için bir fotoğrafını çekeyim." deyince Ben size atarım." dedi. Belli ki beğendiği fotoğrafları vardı. Açtı, gösterdi. Şapkalı bir fotoğrafı vardı; yanları fırfırlı, yeşil, örgü bir şapka. Sonra ilkokul yıllarının masum hallerini gösterdi. Birinde de burnunun ucuna, beyaz bir şeyler sürmüştü, komik olmak için. Oysa ziyadesiyle kendisi olmuştu. "Tamam." dedim içimden, "İşte bu olsun." İçinde devinen neşeyi öylesine güzel anlatıyordu ki bu resmi...


Şevval. Pür neşe, bir güzel kız. Zil çalınca kalkıyor, bir hızla koşup ayakları üzerinde kayıveriyor koridorda. Onu böyle görünce "Peki ya on on beş yıl sonra da bu neşesi ve heyecanı baki olacak mı?" diye soruyorum kendime. Yirmi sekiz yahut otuz beş yaşına geldiğinde ve bir koridor bulduğunda koşup kayacak mı yine? Şimdi okulda ve yanında sadece arkadaşları var. Oysa büyüklerin dünyası böyle değil. Yargılamaya o kadar alışkın ki insanlar. Basit, güzel bir neşeyi bile linç etmek için tetikteler sanki. 


Fotoğrafını çekerken sordum: "Şevval, on yıl sonra da koridorlarda koşup kayacak mısın?" diye. "Evet hocam, ben her zaman yapacağım bunu." dedi. Anlaştık galiba. Geleceğe dair bir umudum daha var artık. On yıl sonra bir okulda, hastanede, kaymakamlık binasında ya da bankada, koridorda koşup kayan yirmili yaşlarında bir kız olacak; bir memur, öğretmen, mühendis olarak... Bizim normallerimizden bir tuğla çekip alacak ve yerine pür bir neşe bırakacak.



20 Ocak 2023

Gültepe