Öncelikle Rilke'nin insanlar ile arasındaki ilişkiye bakarak şiirlerindeki imgeleri anlamak daha kolay olacaktır. Rilke'nin annesi çok zengin bir aileye mensup olduğu için oldukça hırslı bir kadındır. Hatta bu nedenle annesi Rilke'yi küçük yaşlarda kız çocuğu şeklinde giydirerek yetiştirmiştir. Zengin bir ailenin kızı olduğu için özgürlüklerinin kısıtlanması, özlemlerini Rilke üzerinde uygulamaya itmiştir. Bu nedenle de Rilke çok ince ruhlu bir yapıya sahip olarak yetişmiştir. 6 yaşına kadar annesinin arzularını yerine getirmek için kendisi kullandığını düşünen Rilke, büyüdüğünde annesinden ve kadınlardan uzak durmaya başlamıştır. 9 yaşında anne ve babasının ayrılmasıyla da annesiyle yaşamaya ''mecbur'' kalmıştır diyebiliriz.



LOU ANDREAS SALOME VE RİLKE


Nietzsche'nin aşık olduğu kadın olan Salome, Rilke'nin sanatçı kişiliğinin gelişmesinde ve şiirlerine ilham olma açısından önemli bir yerde durur.


"Sensin yalnızlığımın tek sebebi. Tek seni karıştırabilirim.

Bir süre sensin o, sonra yine uğultu

ya da iz bırakmayan bir koku.

Ah, kaybettim hepsini kollarımda,

bir tek sensin, sen, tekrar tekrar doğan

sana hiçbir zaman sarılamadığımdan, vazgeçemiyorum senden." (Rainer Maria Rilke)


Bu kadın ile tanıştıktan sonra birçok ülkeyi birlikte gezmişler ve Pasternak, Tolstoy ile tanışmıştır. Bu gezilerden sonra ruhsal olarak sıkıntıya girdiği ve çevresindeki herkesin onu terk ettiği söylenir. (Andreas Salome de dahil.)



RİLKE'NİN YAŞAMINDA DÖNÜM NOKTASI OLAN RODIN


"Seviyorum benliğimin karanlık saatlerini

İçinde duygularımın derinleşip gittiği;

Bulunur orada eski mektuplardaki gibi

Günlük yaşamımın yaşanıp bitmiş bir hikâyesi,

Uzaklaşılmış ve asılmış bir efsane gibi…" (Rainer Maria Rilke)


Ressam Heinrich Vogeler'in sözlerine kulak veren Rilke, 1901 yılında evlendi. Sadece bir yıl süren bu evliliğin hemen sonrası Rodin'in yaşamını yazmak için Paris'e gitti.

Bir süre sonra da Rodin'in özel sekreterliğini yaρmaya başladı. Hem Paris yaşamı (birçok şiire ilham olan şehir) hem de Rodin ile olan ilişkisi Rilke'nin yaşamında ciddi bir dönüm noktası oluşturdu.

Rodin'in özel hayatından çok Rilke, onun sanatı ile ilgilenmiştir. Auguste Rodin, yazarın düzyazı türündeki ilk eserini oluşturur. Bu sayede de yazın hayatı başlamıştır.


Rilke her ne kadar şiirleriyle ön planda görünse de çağdaş Alman romanında da oldukça kendine has bir çizgi belirlemiştir. Herkesin yaptığını yapmamaya yemin etmişçesine modern çağa ve insanların dar kalıplarda kabul ettikleri cansız duygulara karşı bir direniş göstermiştir. İnsanları birbirine yabancı hale getiren anlayışa ve insanları bir süre sonra yalnızlığa düşüren yaşama karşı takındığı kendine özgü tavrı ile birçok sanat dalında da çoğu sanatçıyı etkisi altına almıştır. Sadece kendisi değil aynı döneme denk gelen birçok edebiyatçının ve sanatın diğer dallarındaki birçok kişi ile aynı görüşte birleştiği açık bir şekilde görülüyor. Rilke bu dönemi edebiyat alanında Stefan Zweig, Robert Musil, Karl Kraus, Hermann Broch ve Franz Kafka; psikanaliz ve psikolojide Sigmund Freud ve Alfred Adler; felsefede Ludwig Wittengenstein ve daha birçok alanda döneminde kendilerine özgü belirledikleri çizgiler ile sanatta ve edebiyatta çok önemli yer edinmiş kişilerle aynı döneme denk gelmiştir.


Stefan Zweig'in kurduğu bir cümlede Rilke'nin sanki bir yemin etmiş gibi şiir hayatına girdiğini ve bunun dış dünyadan bağımsız bir evren olduğunu ifade etmiştir. Tüm bu söylemler bize Rilke'nin şiirinin tek bir noktada buluştuğunu gösteriyor: Özgürlük.

Evet, Rilke gerçekten de şiirinin çizgisini farklı bir yerden çizip başka bir yerde bitirmeye karar vermiştir.


"Ey zaman, uzaklaşmaktasın benden şimdi.

Yaralanıyorum her kanat çırpışınla.

Ama kalınca yalnız, söyle, neye yarar ki

dudaklarım, gecem ve gündüzüm tek başına?

Yok bir sevgilim, bir dört duvar,

ne de bir iklim, gönlümce.

Bütün kendimi adadıklarım, ömrümce,

ansızın zenginleşip beni harcamaktalar…" (Rainer Maria Rilke)


Bu şiirinde genel bir çerçeve çizen Rilke, kişinin kendisine yabancılaşması, sessizliğe doğru kendini çekme, ölüm korkusu, çevreye yabancılaşma gibi konulara bu ve bunun gibi daha birçok eserinde yer vermiştir.

Hiç şüphesiz ki Rilke ve onun adını duyup sanatını merak edenler bir araya getirdiği kelimelere hayranlıkla bakacaktır. Yaşamı hakkında çok daha bilgi olduğunu düşünüyorum ama gün yüzüne çıkmak için zamanını bekliyor olmalı... Tıpkı bir şiirinin bitmesi için farklı kelimeleri yerlerinden çekip sanatına dahil etmesi gibi...