Evet... Raskolnikov Z kuşağında olsaydı sizce nasıl birisi olurdu? Bugün herkesin merak ettiği bu sorunun cevabını arayacağız.


Öncelikle şunu demek isterim ki, Dostoyevski kitaplarında zaten kendi ideallerine sahip olmayan ve ideallerinin kararsızlığında olan Rus gençliğini her zaman eleştirmiştir. Yani şimdi Dostoyevski'ye "Ok boomer" diyenleriniz de çıkabilir ama durum böyle. Mesela Atsız da Ruh Adam kitabında idealleri olmayan ve aşktan aşka savrulup kendi ideallerini unutan Türk gençliğini eleştirmiştir, benzer işlerdir bunlar.


"Var bi' hayalimiz, tefeci kadını öldürmek" şeklinde yola çıkan ve neredeyse Napolyon'a "düştüm" diyebilecek kadar ileride giden Raskolnikov, kendi ideallerinin çıtasını Napolyon'a ulaşmak olarak belirlemiştir. Raskolnikov'un artısı, Yeraltından Notlar'daki yeraltı adamının eylemsizliği ve kendi kabuğuna çekilmesi yerine bir eylem adamı olmasıdır. Eksisi ise bu eylem adamı olma özelliğinin bireysel perspektifte kalmasıdır. Budala'daki Prens Mışkin toplumsal ülküsü ile Raskolnikov'un eksiğini tamamlar ve birlikte el ele Hegel'in sentezine ulaşırlar.


Hayaliyle ve baltasıyla birlikte yola koyulan Raskolnikov, baltayı sapladığında "Baltayı saplamışımdır ama pişmanlık duymuyorumdur" minvalinde bir davranış içerisinde bulunup aynı anda bir hışımla iki kişiyi öldürür. İşte, bu bile Dostoyevski'nin Rus gençliğinin kararsızlığını eleştirip onun ne kadar yanlış seçimler içerisinde bulunduğuna dair de bir bakış açısıdır aslında.


Raskolnikov tefeci kadını öldürmesine öldürür fakat katil cinayet mahalline geri döner ya, işte bu da olur. Artık Porfiriy adında bir sorgu dedektifi de onun peşindedir. Raskolnikov Porfiriy'e neredeyse "Yorma be Porfiriy" diyecek bir vicdan azabı boyutuna erişir. Dostu Razumihin ise Raskolnikov gibi eylem adamı olmadığından ötürü Raskolnikov'a olan yardımı sadece manevi bir boyutta kalır. Yani Razumihin, Raskolnikov'un anca getir götürünü yapar.


Kitabın kopma noktası ise Raskolnikov'un bir diğer düştüğü insan olan Sonya'nın Raskolnikov'u bu eylem adamcılığı konusunda uyarması ve yumuşamasını sağlamasıdır. Aslında Dostoyevski burada, Rus kadınının güçlülüğünü ve erdemini kanıtlar nitelikte davrandığı için belki de Rus erkeğinin biraz olsun Rus kadınından örnek alması gerektiğini savunmuş olabilir. Zira Puşkin'in Yevgeni Onegin eserini hayatının en üstüne koyan Dostoyevski, o kitaptaki Tatyana ve Onegin arasındaki ilişkinin de bir benzerini Raskolnikov ve Sonya arasında kurmuştur. Raskolnikov da ardından Sonya'ya "buna düşmeyen de ne bileyim" demiştir.


Her kuşak kendisinden sonra gelen kuşaktan bir türlü memnun olamıyor, memnun olmayanlardan biri de Dostoyevski. Erken dönem eserleri olan İnsancıklar, Beyaz Geceler, Ev Sahibesi gibi kitaplarında kurguladığı erkek karakterler aslında Dostoyevski'nin içinde yaşadığı Rusya simülasyonu dahilinde varlığı gerçek olan karakterlerdir. Rusya'da Rus kadınına büyük bir saygı vardır ve ağını bu kadınlara atıp rastgele diyen ve ardından birbirine "yolun açık olsun paşam" deyip destek veren erkeklerin yenilgisi, Dostoyevski'nin erken dönem eserlerinin de konusunu oluşturur.


Şimdi bu yazıyı buraya kadar okuyup da faydalananlardan bana teşekkür etmeyen de ne bileyim...