Doğmamıştı mekân,
Doğurulmamıştı zaman;
Hiçlik, karanlıktı.
An'a ant olsun!
Işık dahi aslına rücu için devinir;
Bilsen,
Karanlıktan kaçamazsın.
Mevcudiyetinde kendini idrak,
Zorundaydı
Ateşe verdi ulaklığı.
Tez ulaştı haber aynalara,
Yansıtıldı hakikat;
Çepeçevre kuşatıldı,
Aynadaki hilkat.
Ateş, hem tahirdi
Hem mutahhir...
Gereği düşünülen,
Kıldan ince, kılıçtan keskindi.
O ateş ki hiçliğe gebe
Aynadaki pus, otuza düşman
Bilsen,
Karanlıktan kaçamazsın.
Puslu ittifakta
Dağ, yol kesen eşkıya
Çöl, ateş çukuru
Boran,
Küfrediyor öfkeyle tepemizde.
Elde altın mızrak, yürü!
Yarılıyor bulutlar, mevkıf güneşte.
Badireleri aşan inanmış,
Soluklansın diye duraksadı
Gözlerim bulutlandı
Güneş erimişti sidrenin gölgesinde;
Gölge, ışığa galebe çalar,
Işık, aslına rücu eder,
Biliyorum
Karanlıktan kaçamazsın.
2.9.21 / Üsküdar
Yusuf
2021-09-04T18:54:37+03:00Rücuyu, ışık kelimesinin geniş anlamı çerçevesinde Şia'daki gaybet-i kübradan rec'ata ve aynı zamanda recâya bir atıf ve tenkit amaçlı, kasıtlı olarak seçtim. Sanıyorum 'geri dönmek' rücunun yerine kullanılabilir ancak anlatmaya çalıştığım şeyde istediğim yerlere dokunamaz. Beğenmenize sevindim Sayın Neslihan.