sen geliyorsun

annemin sesini hatırlıyorum sesini duydukça

üç yaşındaydım

hiç kimse değildim

bir araba bir buluta çarpıyor

ağzımda bir elma çeviriyorum otobüsün arka koltuğunda

affet beni


daha önce duymadığım şeyleri babamın sesiyle anlatıyorsun

soluğun ispanya'da eski bir iç savaşı çiziyor sokaklara

uzaklardan bir adam sandalyesinden düşüyor

buna benzer bir şeyi bir filmde görmüştüm

üç yaşındaydım

ve hiç kimseydim

geceleri hatırladığım yüzler var

affet beni


boğuşuyorum kendimin hayaletiyle on yıldır

gözlerini içip duvarların içinden falan geçiyorum bunlar önemsiz şeyler

bir şişeye sandalyeden düşen üç yaşında çocuk hayaletler sürüsü dolduruyorsun

avuçlarında bir dolu hüzzam yüzdürüyorsun

tıraşlarken feleğin boynunu enine

boyuna kan akıyor kalbimden

beni affet


bisikletimin zinciri hep sizin evin önünden geçerken atıyor

inip biraz anlarmış gibi oyalanıyorum

sen balkondan bakıyorsun ben fark edince elim ayağım titriyor

o an zincirimi okşasam üç dilek hakkım olsa

zamanı durduruyorum, bir sigara tellendiriyorum, üçüncü halin imkansızlığı

sana öylece bakarken yıllar öncesinden

üç yaşındaydım

hiç kimsenin umurumda değildim

hem kaybedecek neyimiz var zincirlerimizden başka

beni affediyorum


ve yine modern sonbahar yağmurları kurşun gibi kaldırımlara vuruyor

pastel bir sabahı senin omzunda karşılıyorum

annem beni çağırıyor senin sesinle

üç yaşındaydım

ve kimse umurumda değildi

seni tanımlıyordum on iki imam'a kendimce

caf-er sadık 1 mayıs'a hazırlanıyordu

seni çağlıyordum gezi'de ali ismail olup yiterken


/çünkü sen teolojik bağlamda yasak elma

sosyalist ekolde eşit dağılan pasta

-demba ba artı bir miktar yara

sen yok olabilirsin sıkı tutunca-/


seni affedemeyişimi affedemiyorum