Terminolojik bağlamda “fakelore”un yaratıcısı olan Richard Mercer Dorson, bu makalesinde Amerikan halk kahramanlarını konu edinir. Sözünü ettiği tüm bu kahramanların ve hikayelerinin sahteliğinden bahseder. Bu uydurma olduğunu söylediği hikayeleri ve kahramanları, yoğunlukla en yaygınlaşmış Amerikan halk kahramanı olan Paul Bunyan (Lumberjack) çerçevesinde ele alır.

 

Folklor bünyesinde yapılan çalışmalar her demokratik toplum için önem teşkil eder. Bu önem teşkilinin kaynağı halka dayalı olan, olması gereken tüm bu söylemler ve hikayelerin topluma yön verebilirliğidir. Etki kapsamında toplumun her kesiminden insan bulunur. Hatta denebilir ki folklor, bu kesimler arasında bir köprü görevi görür. Kültürel bazda özünden uzaklaşmış olan Amerikan toplumuna, bunu yeniden yapılandırma olanağı sağlayabilecek güçtedir. Çok uluslu bir toplum yapısına sahip olan Amerika’da folklorun bu gücü, özellikle önem arz eder.


Folklor, yıllar içinde kötüye kullanılmaya başlanmış ve bu durum önlenemez bir biçimde yayılmıştır. Öyle ki topluma sunulmuş yapay hikayeler yaratılmış ve bu hikâye kahramanları adeta suni bir plasentadan dünyaya düşürülmüştür. Halk ise bu kahramanları varoluş biçimine bakmaksızın kabullenmiştir; var olmuş, tıpkı onlar gibi herhangi bir plasentadan doğmuş olmalarından ötesini görmemiştir. Halk, kendi kültüründen çok bu yaratı ürünlerini kültürleri olarak bilmektedir. Bu durum New York Times gazetesinin düzenlediği bir anketle de sosyolojik veri bağlamında ortaya konmuştur. Can sıkan kısım ise bu yapay ürünlerin kendi kültürlerinden yani esas olandan oldukça sığ olmasıdır. Bu durum üzerine Dorson, Paul Bunyan’ı örnekleyerek şu sözleri sarf etmiştir; “Sadece dev bir oduncunun yerli Amerikan mitini temsil ettiği fikri, bozulamaz olmuştur… Bu komik yarı tanrılar, yerli mitolojinin ürünü değillerdir, folklorun faşist ve şovenist taraflarıdır.”


Her toplumun kendine özgü bir yapısı vardır. Bundan dolayı folklor tanımı yapılırken ve içeriği belirlenirken o toplumun yaşayışı ele alınır. Tarihselden moderne az yahut çok bozulmuş olarak ulaşan bu kültür kalıntıları için dile getirilmesi gereken en önemli ve ortak nokta, sözlü olarak varlığını sürdürüyor olduğunun kanıtına sahip olması gerektiğidir; ancak böyle halk ürünü olarak nitelendirilebilir. Aksi taktirde yazılı kültüre hapsolursa/hapsolmuşsa ortadaki ürün, yalnız edebiyat olarak adlandırılır.


Birçok yazar, Bunyan’ın Amerikan ruhunun somut hali olduğunu dile getirir. Uzun kahramanlık hikayeleri kapsamında Bunyan’ın tam olarak Amerikan niteliklerine sahip olduğunu, bunun başlıcasının uzun konuşmalar olduğunu vurgularlar. Oysa bu, yalnız Amerikan kültürüne özgü değildir. Fin, Fransız ve Macar halk hikayelerinde de aynı nitelikte kahramanlar söz konusudur.


Namıdiğer Lumberjack’in yaratıcısı Stevens, kitabının son baskısındaki ön sözünde, ondan kanıt niteliğinde belge talep edenlere tepkili sözler sarf eder fakat neticesinde belge arayışının boşa olduğunu kabullenir. Yarattığı kahramanların gerçek isimlerini vermiş olsa da orijinal metinleri vermez. İşin garip tarafı; Stevens, diğer yazarları ve aslında tümüyle Amerika’yı kendi hikayelerini çalmakla suçlar. Yine gariptir ki bu kapsama, onun kitabındaki hikayeleri okumuş olan, hikayeleri duymuş olduğu oduncular da dahildir. Bana kalırsa bu çıkışma ve çelişkili ifadeleri bir nevi itiraf niteliğindedir. Kitabını neden gerçek Amerikan folkloru olarak lanse ettiği sorusuna gelindiğinde ise yanıt basittir. Bu tip bir söylem, kitabın satışlarını artıracak niteliktedir. Yani esas durum ele alındığında Oduncu Paul Bunyan, büyük bir ticaret malzemesi olmaktan öteye gidemez.


Ortaya fakelore değil folklor ürünü koymak bağlamında yazılı kaynakların sınırlılığı, avantaj olarak değerlendirilebilir. Bu hususta tam anlamıyla bilgi edinmek, halkla doğrudan doğruya iletişim kurmayı gerektirir; “Araştırmacı, topluluğu araştırmak, usta hikâye anlatıcısının yerini öğrenmek, güven kazanmak, ana kaynağın yerini bulmak zorundadır.” Burada ayrım sağlayabilecek önemli nokta, gelenekle boş sözü birbirinden ayırabilmektir.