Agatha Christie ile ilgili bir önceki yazımda, polisiye türünün dünya edebiyatındaki öneminden bahsetmiştim. Şimdi ise Agatha'nın en sevdiğim kitaplarından birini övmeye başlamadan önce yazarın kendisini biraz yermek istiyorum. Aslında ne haddimize, elbette tam olarak bir yermek olmayacak ama kulağımı tırmalayan, şöyle olsa daha da iyi olurdu dediğim bazı noktalar var. Şöyle ki; Agatha kitaplarında hiçbir zaman duyguya girmenize izin vermez. Ya bu konuda yetersiz bir yazardır ya da bunu bilerek yapmaktadır. Genelde İngiliz memur takımını, orta ve üst sınıf vatandaşları ve de kurmay sınıfının hayatını okurken buluruz kendimizi. Sevdikleri ölünce iki cümlelik bile ağlamayan bir yığın karakterin, katili arama çabasını santim santim izleriz. Parantez açmak gerekirse (bence) Ahmet Ümit'in başarısı da Agatha'nın bu husustaki eksiğini iyi sindirmiş olmasıyla ilgilidir. Kendisi bir polisiye kurguyu tasarlarken, içine abartısız oranda duygu katmayı bilen, ülke insanını, okuyucu kitlesini iyi tanıyan, zeki bir yazardır.
Şimdi dönelim yine Agatha'ya. Biraz evvel de sözünü ettiğim gibi bu kitapta da üst sınıf bir İngiliz aile üzerinde gelişiyor olaylar. İngiltere bir sömürü devleti olduğu için, geliştirdikleri kurumsal yapıyı yönetebilecek en iyi grup olan kurmay sınıfına yine müthiş bir saygı görüyoruz kitapta. Ki kıta aşrı hükmeden devletlerde buna sıkça rastlarız. Mesela Osmanlı'da da en seçkin ve eğitimli sınıf kurmay sınıfıydı.
Agatha kitaplarındaki kurmay sınıfının göze batan niteliklerinden başka bir yazıda bahsetsem iyi olacak, çünkü artık kitaptan söz etmek istiyorum.
Roger Ackroyd Cinayeti, çıktığı dönemde büyük tartışma yaratan bir kitap. "Neden?" diyeceksiniz. Çünkü sonu geldiğinde okuru bir nebze kızdırıyor. "Oldu mu şimdi Agatha?" diyorsunuz. Çünkü bu eserinde, çok farklı bir kurgu tekniği uyguluyor. Ama sonra kitabın başına dönüp bazı kısımlara tekrar göz atınca, "hımm aslında Agatha teyzemiz bize yeterince ipucu vermiş" deyip onu affetme yoluna yeniden giriyorsunuz.
Yazımı burada bitirirken, ben de size küçük bir ipucu vereyim.
Roger Ackroyd Cinayeti ile Bitmeyen Gece romanı arasında çok kritik bir ortak nokta var. Hangisini önce okursanız, diğerini o kadar kolay çözersiniz. Diyeceklerim bu kadar... :)