Merhaba, bu yazımda sizlerle Amerikalı varoluşçu psikolog Rollo May’in, insanı çileden çıkaran türlü düşünce ile baş etmek zorunda bırakan kaygıyı nasıl tanımladığını konuşacağız. Rollo May, kaygının yaratıcılığa ve cesarete açılan kapı olduğunu düşünüyor. Rollo May ile tanıştığımda bu fikir epey cazip gelmişti. Çünkü insan kaygıyı kendisini dünyadan soyutlayan, bedene, en çok ruha zarar veren önlenemez ve bitmeyecek bir şey olarak görür. Zihindeki bütün düşünceler kaygı anında her daim hazırda bekleyen otomatik düşüncelerdir. Böyle zamanlarda kişi hiçbir şey yapmak istemez. Farklı şeyler düşünemez ve yapamaz. Kaygının esiri olur adeta. İste Rollo May bu noktada bizii otomatik düşüncelerden kurtaracak olan fikirle geliyor. Kaygıyı yenmenin en etkili yolu düşüncelerinin gerçek olmadığını anlamaktan geçiyor. Aslında ne kadar iyi bir kurgucu olduğunu düşünüyor insan. Çünkü aslında gerçek olmayan düşünceler onlar. Kurdukça kuruyor ve zihnindeki boğucu sesi büyütmüş oluyorsun.

Çoğumuz günlük hayatımızda kaygı yaşıyoruz. Kimimiz kontrol edebiliyorken kimimizin kaygı karşısında eli kolu bağlanıyor, yaşamsal faaliyetleri aksıyor. Rollo May, kaygının hayatın anlamını keşfetme yolunda önümüze çıkan bir fırsat olduğunu düşünüyor. Aslında en çok kaygı duyan insanın cesaret edeceği, sanatsal üretkenlik göstereceğini söylüyor. Demiştim ya, kaygı duyan insanlar iyi kurgucular, kaygılı zihin ya sözle ya yazarak işin aslı sanatla iyileşiyor. Ben, sanatın iyileştirici güçü olduğuna inananlardanım. Her bireyin düşünmesini, sanatla birlik olmasını istiyorum. Tabii ki Rollo May şunu söylemiyor: psikolojik olarak çöküntü halinde olduğumuz durumda yaratıcılığımız ön planda olmayabilir. Zaten bu noktada sanatsal yapıt üretmek beklenemez. Ancak May’in bahsettiği, eğer kaygı duyuyorsanız bir şeyler yaratmalısınız, bir şeyler yapmalısınız. Kendi özünü bulabilmiş insanlar kaygıyı yaratıcılık ve cesaret için teşvik edici bir unsur olarak görürler. Kaygılarımızdan üreterek kurtulmak mümkün. En azından bu yolu denemek eminim işe yarayacaktır. Kaygı normaldir ve hayatın her alanında vardır. Bir roman yazıyorsunuz diyelim, en can alıcı yerinde zihninizin odağının tamamen değiştiğini düşünün, bu kaygı verici olmalı. Ertesi gün sınavınız var ve hiçbir şey bilmiyorsunuz ya da çok sevdiğiniz birinin iyi olmadığı haberini aldınız, bunların hepsi mümkün ve yaşama dair. İşte bu noktada kaygıyı normalleştirmek gerek. May’in dediği gibi, hissettiğimiz kaygıyı yaratıcılığa açılan kapı yapabiliriz.

İnsan, günün birinde öleceğini bilen tek canlı. Rollo May işte tam bu noktada ona kalanın yazıp çizmek olduğunu söylüyor. İnsanın kişiliğinin yaratıcılığının öleceğini biliyor olmasından geldiğini söylüyor. Hayatta olduğun bu yılları en iyi şekilde geçir. Kaygı mı duyuyorsun, bil ki bu, yaratıcılığı ve cesareti besliyor olabilir. Belki atacağın bir adım örneğin yalnızca kalem ve kağıtla çözebilirsin. Belki bu o kadar kolay olmayabilir. O noktada insan psikolojik destek almalı. Rollo May özgürlüğün de kaygıyı doğurduğunu söylüyor. Eğer özgürsek aldığımız kararlar ve sonrası yaşanacaklardan biz sorumluyuz. Özgürse insan her daim tetiktedir, uyanıktır. Sanatın güçlenmesi için sanatçının özgür olması gerekir. Kaçmak yerine yapar ve neşe duymaya bakar. Bence sanattaki üretme duygusu da buna çok benzer, kaygı duyarak tüm yaşamını karanlık düşüncelerle geçirmek mi, yoksa öleceğini bildiğin bu dünyada kaygıyı yaratıcılığa ve cesarete dönüştürüp ürettiğin şeyle mutlu olmak mı? Kaygıyı yok saymak ve bastırmak; iç dünyamızdaki zevk, neşe ve cesaretimizi yitirmek demek. Bence kaygının farkında olmak ve bunu yaratıcılığa dönüştürmek en iyisi.

Unutmayın; her yaratma edimi, ilk önce bir yıkma edimidir.

Bu yazıyı yazarken bir video ve kitaptan yararlandım. Yazımın altına ekledim.

Son olarak kitaptan alıntı ile yazımı noktalıyorum.

Sevgiler


Oysa sanatçı ya da bilim insanlarının hissettikleri kaygı veya korku değildir, coşkudur. Bu sözcüğü mutluluklar ya da hazza karşıt olarak kullanıyorum. Sanatçının yaratma anında duyumsadığı memnuniyet ya da tatmin değildir. Daha çok coşkudur bu, bilincin artışıyla at başı giden, kendi gizil güçlerini gerçekleştirirken akıp giden duygu olan coşku.



"Oysa insan olmanın özü budur, dönmekte olan bu gezegenin üzerinde var olmakta olduğumuz şu kısa anda, zamanın ve ölümün sonunda hepimizden hakkını alacağı gerçeğine karşın bazı insanları ve şeyleri sevebilir."


“Her toplumun sanatçılarına, şairlerine ve ermişlerine beslediği sonsuz bir korku vardır. Çünkü onlar, toplumun korumaya adadığı statükoyu tehdit edenlerdir.” (Yaratma Cesareti, Rollo May)


https://www.youtube.com/watch?v=iEoXxnE_H04&t=43s


Kitap Önerileri: Yaratma Cesareti, Kendini Arayan İnsan- Rollo May