Öncelikle kendinizi bize tanıtabilir misiniz? Sizi, sizin kelimelerinizle tanıyalım.
Toprağın, suyun, havanın, ateşin, en çok da bilimin gücüne inanan, sırtını doğaya veren, kitapları kendine mihmandar eyleyen, dost meclislerine gönlünü kaptırmış biriyim. Türkçeyi ve edebiyatı, öğrenmeyi ve öğretmeyi görev edinmiş, sözcüklerin büyüsüne kendini kaptırmış bir öğretim görevlisiyim. Tüm yetişkinlerin çocuk kitabı okumasını dileyen, çocukları ve gençleri kitaplarla buluşturmaya çalışan bir gönüllüyüm. Hepsinin ötesinde geleceğe umutla bakan bir eğitimciyim.
Çocuklara uygun kitap seçimi nasıl yapılır? ‘Yaşına uygun’ söylemi bir kriter mi? İyi ve nitelikli bir çocuk kitabında hangi nitelikler olmalı?
Bu soruyu uzun uzun yanıtlamak gerekir aslında. Bakalım en kısa nasıl anlatabileceğim? Çocuklara kitap seçerken onlara güvenmek gerektiğini düşünüyorum. Ancak çocuklarımızın, henüz karar verme konusunda hatalar yapabileceklerini düşünüyorsak onlara güvendiğimiz yazar ve yayınevlerinden seçenekler sunmamız gerekiyor. Çocuklar, bizim kendileri için belirlediğimiz seçenekler arasından kendi seçimlerini yapmalı diye düşünüyorum. Bu noktada da çocuğu iyi tanımak gerekiyor, hangi türlerden hoşlanabileceğini, onu neyin mutlu edeceğini, ilgisini neyin çekeceğini bilmek gerekiyor. Seçmesi için sunduğumuz kitapları çocuğun incelemesine, resimlerine bakmasına, arka kapağını okumasına fırsat tanımak gerekiyor.
Yaş konusuna gelecek olursak, “yaş” çocuk kitaplarında benim için şu anlamı taşıyor: Çocuk kitapları, alt yaş sınırı olan (-ki bu da çocuğun okurluk yaşına göre değişkenlik gösterir.) ancak üst yaş sınırı olmayan eserlerdir. Daha önce de belirttiğim gibi en büyük dileklerimden biri, tüm yetişkinlerin çocuk kitabı okumasıdır. Bana göre çocuk kitapları, okur yelpazesi en geniş olan alandır.
İyi ve nitelikli bir çocuk kitabı, kapağından remine, dilinden içeriğine pek çok özelliği taşımalıdır ancak onların tümüne burada değinmek mümkün değil. Öncelikli gördüğüm şeyi belirtebilirim. İyi ve nitelikli bir çocuk kitabı, okurunu eğlendirebilmeli, hayaller kurdurabilmeli, okurunun gelişimini sağlıklı bir şekilde destekleyebilmelidir. Çocukta tekrar tekrar okuma isteği uyandıran kitaplardan korkmamak gerekir. Bu durum, o kitabın çocuğu yakaladığının bir göstergesi sayılabilir.
Bir çocuk kitabının içinde "hoş karşılanmayan" davranışların yer alması çocuğu nasıl etkiler? Bu davranışların bir çocuk kitabında olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle hoş karşılanmayacak unsurlar ifadesiyle anlatılmak istenileni açmak gerekiyor. Hoş karşılanacak ya da karşılanmayacak unsurlar kişiden kişiye, coğrafyadan coğrafyaya, kültürden kültüre değişiyor ne yazık ki. Örneğin kimine göre cadılar, bizim kültürümüze ait olmadığı için çocuğa okutulmaması gerekir, kimine göre de çocuğu farklı kültürlerle tanıştırdığı için onu zenginleştiren unsurlardır ve okutulmasında da yarar vardır. Bu durumda “cadılar” hoş karşılanacak unsurlar mıdır, değil midir buna kim karar verir? Bu nedenle bu hoş karşılama ya da karşılamama konusu dikkat edilmesi gereken bir konu diye düşünüyorum. Ben bir kitapta neyin olmasını istemem ya da çocuğun neyle karşılaşması beni rahatsız eder buna şöyle yanıt verebilirim: Farklılıklara kapalı, şiddeti yücelten ve özendiren, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı yapan, tek tip insanı makbul gören, toz pembe bir yaşamı anlatan kitaplar, benim çocuk okurla buluşturulmasını istemeyeceğim kitaplardır, diyebilirim. Bu tür anlatılarla buluşan çocuk dünyayı tanımamakta, kişisel gelişimini tamamlayamamakta, hoşgörüden uzak tutumlar sergilemekte, hem kendi hayatını hem de başkalarının hayatını zorlamakta, problemleri çözmekte güçlükler yaşayan bireyler halini almaktadır. Elbette bireyin, istemeyeceğimiz bu davranışları kazanması yalnızca kitaplarla olmaz. İçinde yaşadığı toplumun da bu konularda gereken hassasiyeti göstermesi gerekir.
Masalları çocuk edebiyatından sayıyoruz. Ama birçok masalın içerisinde çocuklar için "uygun olmayan" öğeler yer alıyor. Masallarla ne yapacağız, onları çocuklara okutmalı mı yoksa bırakmalı mı? Özellikle de klasik masalları…
Masallar biraz şamar oğlanına döndü gibi geliyor bana. Öncelikle şu konuda netleşmek gerekiyor. Geleneksel masalların hiçbirisi çocuğa anlatılmak için doğmamıştır. Masallar yetişkinler için ortaya çıkmıştır. Konuya buradan bakabilirsek doğru masalı, doğru zamanda ve doğru çocukla buluşturamamanın, masalların değil bizim hatamız olduğunu kavrayabiliriz. Evet her masal, her çocuğa anlatılmaz hatta her masal her yetişkine bile anlatılmaz. Masallar sembolik anlatılardır ve içindeki sembolleri doğru yorumlamak doğru okumak gerekir. Çocuğa göre olan masallar var, hem de çok fazla var. Ama bizim masal bilgimiz, bir elin parmaklarını geçmediği için (o da Walt Disney’in uyarlamalarından ibaret olduğu için) masal dünyasını, tanıdığımız o on masaldan ibaret sanıyoruz. Oysa binlerce masal var ve bunların arasında illaki çocuğa uygun olanlar var. Çocuğu doğru masallarla buluşturabilmek için daha çok masal tanımalı, bu konuda kendimizi geliştirmeliyiz. Eğer bunu sağlarsak çocuğa uygun olan masalların da varlığından haberdar olabiliriz.
Sizce ‘çocuk edebiyatı ülkemizde gelişmedi.’ söylemi ne kadar doğru?
Çocuk Edebiyatı dünyada yeni gelişen bir alan. Ben Türk edebiyatında da günümüzde çok iyi eserlerin verildiğini; çok iyi yazarların, çok iyi çizerlerle ve editörlerle buluştuğunu düşünüyorum. Burada tek tek isimlerini saymayacağım, sonra unuttuklarım olursa üzülürüm. Bu nedenle bence yazarlarımızın hakkını vermek gerekiyor. Pek çok yazarımızın eserleri, başka başka dillere çevriliyor. Ama şuna da dikkat etmek gerekiyor. Çocuk edebiyatının ciddi bir pazar olduğu fark edildi ve hemen hemen her yayınevi çocuk edebiyatı ürünü vermeye başladı. Burada bence, belli başlı kriterlerimiz olmalı ve bu kriterlere göre güvenilir yayınevlerini seçmeliyiz. Zaten güvenilir yayınevleri de güvenilir yazarlarla çalışıyor. Elbette yerli çocuk edebiyatımız daha da gelişecektir ama bu, şu anda başarısız olduğu, gelişmediği anlamına gelmez. Çok doğru yolda ilerleyen yazarlarımız var ben buradan hepsine emekleri için selam göndermek istiyorum.
Çocuklara okuma sevgisi aşılamaya çalıştığımız süreç nasıl gelişmeli? Bu süreçte doğru bildiğimiz yanlışlar neler?
Çocuklara okuma sevgisi kazandırmak için kesinlikle doğru model olmak çok önemli. Yani yetişkinler olarak bizler de okumalı, okumalı, okumalıyız. Bununla beraber yemek yemek gibi, film izlemek gibi kitap okumayı da ortak yapılan bir etkinlik haline dönüştürmeliyiz. Çocuklarımıza bizler kitap okumalıyız yaşı kaç olursa olsun. Ne yazık ki çocuğumuz 1. Sınıfa başlayıp da okuma yazma öğrenince ondan elimizi ayağımız çekmemiz ve çocuğumuza “Haydi bakalım bundan sonra kendi kitabını kendin oku.” dememiz yaptığımız en büyük yanlışlardan biri diye düşünüyorum. Oysa çocuğumuz, o yaşta henüz okumanın şifresini çözmekle meşgul ve bu, onun için çok zor bir eylemdir. O dönemde çocuğumuzun temel kaygısı harfleri çarpıştırabilmektir. Anlam, arka planda kalır. Ve okuduğunu anlamayan çocuk, okumaktan uzaklaşır. Bu nedenle çocuklarımıza, okumayı öğrenmiş olsalar dahi, bir okur olana kadar onlara okumayı yetişkinlerin sürdürmesi gerekir. Ayrıca yetişkinler, çocuklarının kitaplarını kendileri için okumalı ve sonrasında görüşlerini, çocuklarından bir şey beklemeksizin onlarla paylaşmalıdır. Böylece çocuk, o kitaplarla ebeveynlerinin de ilgilendiğini görecek ve bundan mutlu olacaktır. Bu durum, çocukların kitaplarına meylini arttıracaktır.
Çocuk edebiyatı ile ilgili akademide neler yapılıyor?
Çocuk edebiyatı, Eğitim fakültelerinde ders olarak okutuluyor. Gönlüm, mezunu olduğum Fen Edebiyat fakültelerinde de okutulmasından yanadır. Çocuk edebiyatı; ders olarak okutulmanın yanı sıra bence yazarlarla, editörlerle, yayıncılarla, eleştirmenlerle öğrenciler buluşturularak da pekiştirilmelidir. Sahadan uzak, yalnızca akademik anlatılara hapsedilmeyecek kadar geniş bir alan olduğunu düşünüyorum. Keşke çocuk kütüphanelerinin sayısı artsa ve kütüphaneler, akademiyle kol kola yürüyen sınıf dışı öğrenme merkezleri haline dönüştürülebilse. Biz, Uludağ Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Topluluğu ile 2021 Mayıs’ında Çocuk edebiyatına ilgi duyan akademisyenlerle, eğitimcilerle, editörlerle, yayıncılarla, yazarlarla öğrencilerimizi buluşturduğumuz bir Çocuk Edebiyatı zirvesi gerçekleştirdik. Çok da verimli geçti. Bu gibi etkinliklerin sayısının artması gerektiğini düşünüyorum.
Peki ya yetişkinler, bizler çocuk edebiyatını neden takip etmeliyiz?
Yetişkinler; yaşamı, dünyayı, kendilerini ve başkalarını en saf, en duru, en düz ve yalın şekliyle tanıyabilmek için çocuk kitaplarını okumalıdır. Yani önce kendileri için okumalıdır. Sonra etraflarındaki çocukları doğru yönlendirebilmek, onlarla ortak bir dili yakalayabilmek için çocuk kitapları okumalıdır. Çocuk kitapları okuyan yetişkinler zaman içinde yetişkin kitaplarına da ilgi duyacaktır.
Bize en sevdiğiniz çocuk kitaplarını söyleyebilir misiniz? Bizlerle hem çocuk kitabı hem de bu alanla ilgili yazılan kitaplardan önerilerde bulunabilir misiniz?
O kadar çok kitap var ki çok sevdiğim, birini unutursam üzülürüm ve unuttuğumun hatırı kalır diye korkuyorum. Ama şöyle aklıma ilk gelenleri sıralayayım:
Nice Nine’nin Zeytini- Şafak Okdemir
Galiba Hışırdıyorum- Sema Aslan
Dönme Dolap- Tülin Kozikoğlu
Kırlangıç Zamanı- Ahmet Büke
Pippi Uzunçorap- Astrid Lindgren
Şanslıyım/Şanssızım- Thomas Halling
Ben ne Zaman Doğdum?- Behiç Ak
Nokta- Peter Reynolds
Canavarın Çağrısı- Patrick Ness
Fil- Peter Carnavas
Çocuk- Colas Gutman
Pal Sokağı Çocukları- Ferenc Molnar
Miguel- Afredo Gomez Cerda
Nilüfer İnceman Akgün, Bursa Uludağ Üniversitesi, Türk Dili Bölümü
Röportaj: Abdullah Furkan Doğan
Hazreti Machiavelli
2021-12-29T17:41:58+03:00Harika bir röportaj olmuş, ellerinize sağlık :)