İçtiğim şekersiz kahvenin damağımda bıraktığı acı tat gibi aynadaki yansımam. Mum ışığının nemli gözlerimle dans edişini izliyorum. Menekşe kokan (!) tütsü dumanının dar ve kapalı odada kursağımdan aktığını hissediyorum. Tıkanışım başka bir aralığı kucaklıyor. Değişimin inanılmaz seviyede farklı oluşu onu kabul etmeme engel olamıyor. Geçiştirilerek boyanan ve ikinci katı atılmamış duvarın üstündeki pürüzler daha önce dikkatimi çekmemişti. Her biri üstü kapanmış ifadeler gibi ve birbirine benziyor. Çok dolmamama rağmen tükeniş denen şeyin başlangıç noktasından ilerdeyim. Henüz ergenliğe yeni girmiş 13-14 yaşındaki kızların olgunlaşmaya başlayan memelerini saklamak için kamburlaştırdığı sırtını ve daralttığı göğüs kafesinin onda yarattığı rahatsızlığı belli etmemeye çalışan bir çaba var üstümde; basit nedenler yüzünden endişeli ve güvensiz hissedilen anlar. Sona ermesini istediğim aylar var ve rötarlı geçirdiğim günlerim...

Odamın dışında bıraktığım gerçek neşe ve mutluluk içeri sızacak yakında, hissediyorum.