Kendime birkaç adım kala durdum. Düşünmeye başladım, bundan birkaç yüzyıl ötesini. Henüz ruhumu bedenimden uzaklaştırmadığım, ah o asfalt kokan topların yüzümüze vurduğu günleri. O zamanlar enlem ve boylam farklarını bilmezdim, henüz kovalamamıştım kendimi o çok sevdiğim sokaklardan. Kesmemiştim topumu bahçelere kaçmasın diye, üzmemiştim annemi karne sabahları. Şimdi dönüp baktığımda uzaklardan, silüetimi bile hatırlayamıyorum. Sağ elimde ruhum, sol elimde hatırası olan bir cetvel, bununla olmaz yahu, diyorum. Bütün yeryüzünün metrekare hesabını yapmaya kalkıyorum. Hadsiz bir sıva ustası gibi çiziyorum, inşa edeceğim bedenin ölçülerini. Kaç meridyen farkı kaldı bedenime, kestiremiyorum. İnşa edeceğim bedenime, sağ elimde bana emanet olan ruhu armağan etmeyi bilemiyorum. Lakin biliyorum tekrar kavuşursam kendime, okumaya değer kitaplar, görülmeye değer günler olacağını. Belki birkaç mutlu aile tablosu bile yaratabileceğimi. Sahi kaç meridyen farkı kaldı hatır için taşıdığım bu ruhu bedenime hediye etmeme?