Pes etmek değildi benimki aslında. Olsa olsa kabullenmekti. Değiştiremeyeceğim çok şeyler vardı. Gücümün hiç yetemeyeceği olaylar, mutsuz olsam da elimden bir şeylerin gelemeyeceği durumlar vardı. Buna belki büyümekte denebilir ya da olgunlaşmak. Ama bence hissizleşmek bunun tam adı. Herkese, her şeye ama en çokta kendime. Bir ruhsuz yalnızlık bu. İçimde bir bulantı var. Gitmiyor, geçmiyor, bitmiyor. Bunun adı kuşku, güvensizlik, inancın körelmesi. Her şeyi, her olasılığı düşünmek zorunda kalmam, test ede ede yaklaşmak her şeye ve herkese, adımlarını düşünerek atmak, kimseye kendini açmamak, herkese kapalı kutu olmak. Uzun süredir her şeyi değiştirmeye, düzeltmeye, kontrol altında tutmaya çalışmaktan yorulduğumu fark ettim. Boşluğa derin derin baktıran bir yorgunluk hissi bu. Beni yalnız bırakmayan tek şey kafamda ki sesler.