Çok sevmek, çok acı çekmekmiş. Yatıştırdığım duygularım ara ara yokladığında bedenimi; küçülüp yok oluyorum. Unutmak istediğim şeyler, hatırlayabileceklerimi ezip geçecek devasalıkta ve ben bu dengesizliği aklımdaki hiçbir teraziye uyduramıyorum. İçimde sağlamam gereken bir adalet var ama ben hiçbir şeye hakim değilim. Ben sevildiğimi sandığım onca güne küskünken, her şeyi ardımda bırakıp kendime yaptığım haksızlıklara yüzümü dönüyorum. Seni kaybetmemek uğruna kendimi karşıma aldığım haksızlıklarımla yüzleşmem gerekiyor. Birini affedip unutabilirim ama kendime yaptığım haksızlıkları görmezden gelirsem hafıza çivilerim hep orada çakılı kalacak. Çünkü insan kendine kırıldıkça kendini hiç affedemiyor. En çok kendimi affetmek istiyorum ve sevgiyi en çok kendimde bulduğum duyguların ruhumu okşamasını. Çünkü ruhumun sakinliğe ihtiyacı var. Açık bir havada gökyüzündeki bir buluta sığınsa keşke ruhum. En güzel iklimlerin yaşandığı, herkesin sevdiğini papatyalara boğduğu bir yere gidebilse biliyorum ki iyileşecek. Çünkü orada yalanları doğrulamaya çalışırken fark ettiği onca rezillik onu incitemeyecek. Muhakkak ki daha fazla kendine haksızlık edemeyeceği bir yer orası. Sevginin hakim olduğu yerde hiçbir yalan peşine takılıp gölgesini izleyemeyecek. O zaman kendimi daha kolay affedeceğim. Kendimi affettikçe daha çok benimseyeceğim ve seni her gün daha içten affetmeyeceğim.