Cam kenarında elimde bir gevrek parçasıyla bakıyordum sabaha. Gökyüzünde bir elmanın yarısı gibi duran bulutlar var, güvercinler ve martılar yarışır gibi, bir bir gölgeleri üstüme düşüyor. İzliyorum sabah serinliğinde uçuşan arıları, dinliyorum günaydın diyen horozları. Karşımda hacimli ve eskice bir bina var, sıvaları dökülmüş, paslı demirleri görünen bu binanın köşesinden yukarılara doğru çoğalıyor gökyüzü.

Zaman ne hızlı,

bulutlar kaçarcasına dağların ardına saklanıyor.

Henüz dünya yeni yeni gözlerini açıyor, henüz insanların gürültülü yaşamı

doğayı bozmamış.


Tek bir sorun gözümü dağlıyordu.

O da şu ufuk çizgisini andıran küçük karartıydı.

Camın içerisinde aşınmış, zamanla kararmış bir izdi.

Camın ortasında ufuk çizgisi gibi duran leke gibiydi, artık insanların izledikleri. O durmadan baktıkları kapalı kutu gibiydi zihinleri. Öyle ya, baka baka benziyor, körere körere gerçeklere gözlerini yumuyor. Kutuya bakıyorlar, dünyayı görmüyorlar. Dünya uyuyor, insanlar hiç uyanmıyor. Çay içerken açtığı müzikten komşusu rahatsız oluyor,

pat diye çarpıyor balkonunun kapısını. İnsanlar kulak vermeyi bilmiyor.

Oysa bir bilseniz, bir duyabilseniz dünyayı; her şeyin ayrı ayrı sesi var.

Bir güvercin öterken vızıldayan arılar var, yan komşunun müziğiyle ettiği sohbetten payını almak var. Bir arı kovanında iki eşek arısı olur muymuş canım aaa…

Ah dünyayı masal sanan, başrole de kendisini yazan insanlar.

Tanrının görevini kendine pay sananlar. İnsan ruhundan bir parçasını sevgiyle sunamazken bir fincan kahveyi de çok görür elbet. Bir bilseniz, insanlar çok zor canlılar; uykularını bölen martı seslerine bile kızgınlar. Çamaşır iplerinden damlayan sulara bile tafralılar.

Seni beni nasıl anlasın bitmiş yoğurt kasesine sardunya ekmemişler?


Karşı komşumun kedisi Osman uyanmış, çoktan benim gibi etrafı seyrediyordu. Taze kurulmuş çekişte şişelerinin gölgesinde karıncalar geziniyordu. İnsanların duymakta zorlandığı doğayı Osman ve ben bu dünyanın sabah gazetesinden okuyorduk.

Yelkovanlar sabah yediye vurmuş, radyolar günaydın mesajlarıyla gözünü açmaya başlamıştı. Artık dünya uyanmış, insanlar yine kendini şaşırıp uyumuştu.