Günaydın zeynep.

sanayi devriği bir şehirde radyasyona maruz kalıyorum.

bugün senden ikinci kez bahsedeceğim,

saçlarını topla.


zeynep vardı ilkokuldan.

saçları bile vardı, o kadar güzel.

sümüğü akardı, beraber çekerdik.


pencereler açarlardı ruhu daralan evlere;

zeynep'in yüzünde çatı katı vardı.

saçlarını topladığı yerden uçururdu güvercinleri.


bir gün saçlarını yanına alıp balkonda otururken görmüştüm onu.

sobalı evler taşındı içime,

o kadar sıcak.


kuşlar uçururduk köprücük kemiğimizden.

dem tutmuş gözleri ile çok koyu bakardı bana,

benim yüzümde çatlamış su sesi.


biz; biraz çocuk, birazda zavallıydık aslında.

hep eksik kaldık

bir insana

bir tanrıya

hatta bir gazoz kapağına bile geç kaldık inanırken zeynep.


şanslı insanlar olsaydık, kafamızda çiçekler açardı.

şanssız insanlar olarak, kafamıza ağrılar saplandı.


hadi gidelim zeynep. telaşlı bir çocuğun oyununa gelmeden.