İnsan bazen bağırır, bazen fısıldar, bazen çırpınır "Buradayım, ben de varım!" demenin farklı yöntemlerini dener kısaca. Çoğu eylemimiz sadece birilerinin bizi fark etmesi içindir. Sürekli genellemelerle konuşmanın çeşitli safsatalara sebep olduğunu bilerek söylüyorum bunu.
Kısaca bu yazıyı yazmamın amacından bahsedeyim, nereden esti bu şimdi? Panik atak geçirmek üzere olan birine denk geldim. Bir sosyal medya platformuna "Ne yapabilirim, panik atak geçirmek üzereyim." yazdığını gördüm. Hiçbir işim yoktu o an ve sadece mesajlarına cevap verdim, sohbet ettim havadan sudan. Sohbet seyri karşı taraf açısından negatif ilerliyor gibiydi, galiba daha da tetikleniyor diye düşünürken sonunda "Panik atak anımda beni rahatlattın, umarım karşına seni de rahatlatan biri çıkar." mesajını görünce hem çok şaşırdım, hem de mutlu oldum.
Aslında yaptığım bir şey yoktu sadece sohbet ettim. Sadece o insanı duydum, varlığını fark ettim. Daha çok o konuştu, içindeki zehri bir yere dökmesi gerekiyordu. Atabildiği kadar dışarı attı, hepsinin bir anda atılması mümkün değil tabi ki ama şu an için bu kadarı rahatlamasına yetti.
Bir insan onu gördü, sadece istediği buydu belki. Tüm umutsuzluğun içinde sesini duyurabilmek, iyi değilim diyebilmek. Yaşıyorum, buradayım, varım ve kötüyüm, yok oluyor gibiyim, batıyorum dediğinde karşısındaki insanın onu anladığını ve ona değer verdiğini, iyileşmesini önemsediğini fark etmek.
Seslere kulak vermek, kendi sesimizi kimsenin duymadığını hatırlayıp empati kurmak, geçip gitme seçeneği varken, durup dinlemek kıymetli. Bir şey kaybettirir mi? Belki zaman. Bir insanın iyi olmasına fayda sağlıyorsa bu zaman kayıp sayılır mı? Pek sayılmaz, iyi hissettirdiğimizde biz de çoğunlukla iyi hissederiz, yani kazan kazan durumu. Son olarak siz birilerinin sesini duyun ki birileri de sizin sesinizi duysun. Hoşça kalın.