Kafana takma, boş ver şeklindeki tavsiyelerin yersiz olduğu konusunda hepimiz hemfikir miyiz? Konuştuğum pek çok kişi ve ben de bu görüşe kesinlikle katılıyoruz. Fakat yine de biri derdini anlattığında "Kafana takma, boş ver." demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.


Kafaya takmamak mümkün mü? Tanıdığım pek çok kişi asla kafaya takmadığını söylüyor. Sizce dürüstler mi? Dışarıdan gördüğüm kadarıyla dünya yansa umurlarında olmaz. Ancak şöyle bir konu var ki beni dışarıdan gören kişiler de asla kafaya takmayacak biri olduğumu düşündüklerini söylüyorlar. Peki sizce ben kafaya takıyor muyum?


Birinin selamımı almaması, mesajıma cevap vermemesi, farklı şekilde bakması, bir işi eksik veya yanlış yapmak, dış görünüşüm, konuşurken sesimin detone olması, komik olmayan bir espriye herkesin içinde gülmek ve tabi ki kimsenin gülmeyeceği bir espri yapmak, yanlış bir söz söylemek vb. pek çok şeyi her gün kafama takıyorum. Hem de öyle bir takıyorum ki geceleri uyamıyorum, gün içindeki işlerimi aksatıyorum. "Buraya yazmak yerine bir psikoloğa görünsen iyi olur." derseniz hak veririm fakat sol kulağım duymadığı halde bile uzun süredir hastaneye gidemiyorum. Evden çıktığımda tüm işlerim aksayacak gibi geliyor. Bu kadar önemli ne işim mi var? Dünyayı kurtaracak formüller üzerinde çalışıyorum, beni boş insan mı sandınız?


En ufak olayları bile beynimin içinde koskocaman sorunlara dönüştürüyorum. Sürekli kendimi açıklamak için uzun uzun cümleler kuruyorum. Peki bunları neden yapıyorum? Bilerek değil tabi ki istemsiz bir şekilde gerçekleşiyorlar. Hiç hata yapmadığım halde durup dururken mi bir şeyleri kafama takıyorum peki? Kesinlikle hayır, hata benim göbek adım. Bu kadar fazla hata yapıp sonuçlarını da bu kadar fazla kafaya takınca gün içinde faydalı işlere vakit ayırmam pek mümkün olmuyordu.


Derdimi açıkladım, çözüm yöntemlerimi de paylaşacağım. Herkesin beklediği o tavsiyeler bu denemede yer alacak. Kafama taktığımda kendimi rahatlatmak için derin nefes alıyorum, kendime bir kahve yapıyorum, meditasyon yapıp tüm negatif duygularımdan arınıyorum demeyi çok isterdim. Gerçekleri anlatmaya stresten öldüğümü söyleyerek başlayabilirim. Evin içinde gezmedik oda bırakmıyorum, buz dolabını belli aralıklarla açıyorum, pencereyi açıp derin nefes almaya çalışıyorum fakat sanki nefes alamıyor hissine kapılıyorum. Sonra böyle olmaz meditasyon yapıp rahatlayayım diyorum, meditasyon videosunu açıyorum fakat beynim o kadar dolu ki söylenenleri duyamıyorum bile yosunlarla kaplı ağaç, geyik nerede? Beynimizdeki odalara ulaşan en kısa yol neresi? Videoyu kapatıyorum. Bir kahve yapıp rahatlayayım diyorum sonra kahve içince uyuyamadığım aklıma gelince vazgeçiyorum. En azından rahat uyurum deyip bir yeşil çay alıyorum içene kadar buz gibi oluyor ve tek seferde içiyorum. Yeşil çaya bayılırım (içtikten sonra gelen acı tat) harika bir şey. Ardından beynimin içindeki canım hatırlatıcı yoldaşım bana geçmişte de benzer hatalar yaptığımı anlatıyor. Ne kadar iğrenç bir insan olduğuma kanaat getiriyorum. Tek başıma bunla başa çıkamayıp arkadaşlarıma anlatıyorum, "boş ver, takma" diyorlar. Arkadaşlarımı bunalttığımı düşünüp bunu da kafama takıyorum.


Ardından "Böyle olmaz dünyanın sonu değil sonuçta, kendine gel!" diye bir telkinde bulunuyorum kendime. Derin nefes al, dünyanın sonu değil, dünyanın sonu değil, dünyanın sonu değil... Takmaya devam ediyorum. Geçenler de bir yazı okumuştum, "Yetişkin olmak motivasyonun düşükken bile sorumluluklarını yerine getirmeyi gerektirir." yazıyordu. Galiba artık yetişkin olmanın vakti geldi. Kafaya takmama formülüm yok fakat kafam doluyken de işlerimi halletmenin yöntemini buldum. (İşte üzerinde çalıştığım dünyayı kurtaran formül buydu.)