Sadece bir kedi ve ben…
Bir parkın ortasında, karşılıklı konumlandırılmış banklarda
Oturuyoruz
Bizden başka hiç kimse yok
-Neyse ki-
İnsanın içine işleyen, kesici bir soğuk hakim
Güneş -nihayet- bulutlar tarafından örtülmüş, hava oldukça kapalı
Bu bile tek başına bir miktar huzurla kaplanmasına yetiyor içimin
İçim sıkkın genel itibariyle ama
O an bir kesit olarak iyi geliyor bana
Hayatımın çıkmazlarını unutturuyor birkaç dakikalığına da olsa
Verdiğim nefeslerin soğuktan buhar olarak dışarıya yayılmasını izliyorum arada
Arada kediye bakıyorum
Bir elimde tuttuğum sıcak kahvemden ufak ve temkinli yudumlar alıyorum arada
Arada gelen giden var mı diye kolaçan ediyorum etrafı
İstemiyorum hiç kimsenin gelmesini
O atmosferi, tek başınalığımı yalnızca bir kedi ile paylaşıyor olma hâlimi hiç kimsenin baltalamasını istemiyorum
Ve gelen geçen olmadığına tamamen kani olduğumda; dikkatimi yeniden karşımdaki kediye ve bir elimde tuttuğum -mucizevî biçimde hâlâ soğumamış olan- kahveme yönlendiriyorum
Kedinin gözlerinin ta içine bakıyorum, içini görmeye çalışırcasına
Belki de haddimi aşıyorum
Ama o da bu tavrımı karşılıksız bırakmıyor; ruhumu görmeye çalışıyormuşçasına gözlerime dikiyor gözlerini
Ve bakışıyoruz dakikalarca
Gözlerimizle konuşuyoruz
Gerek yok kelimelere, uzun ve detaylı cümleler sarf etmeye
Zaten yorulmuşum artık kendimi ifade etmeye çalışmaktan sözcüklerle
Yorulmuşum zaten artık insanlara kendimi anlatmak için çırpınmaktan ha bire
Bıkmışım, enerji yitimine uğramışım
Bıçak açmıyor ağzımı, içimden gelmiyor asgari düzeyde konuşmak bile
Sadece yazabiliyorum artık; o da şiir yalnızca
Nesir mi bana küstü ben mi nesire bilmiyorum ama aklı başında cümleler kuramıyorum artık
Artık sorgulamıyorum bu durumu da, zorlamıyorum koşulları
İçsel koşullarımı zorlamıyorum
O an hiç konuşmadan, yalnızca birbirimizin gözlerinin içine bakarak anlaşabilme, suskunluğumla da anlaşılabilme ihtimaline tutunmayı tercih ediyorum
Karşımdaki bir kedi olsa bile
Bir kedi olsa ‘’bile’’ mi?
‘’Bile’’ fazlalık bu cümlede, kullanımı lüzumsuz…
Zira karşımdaki öylesine birisi değil; ‘’kedi birey’’ diyeceksiniz!
Öylece duruyorken dahi mevcudiyetini müthiş güçlü biçimde dalga dalga yayıyor üzerime, hissediyorum
-Zira hissetmemek mümkün değil, siz olsaydınız siz de hissederdiniz-
Ve tek başınalığımı o an onunla paylaşıyorum
Eve gidesim gelmiyor hiç, oradan kalkmak istemiyorum
Kediyi alıp eve götürsem?
Ama olmaz öyle
Öyle olmaz o iş
-Her ne kadar çokça seviyor olsam da- soğuk hava koşulları zorlaştırıyor orada kalış süremi daha da uzatmamı
Zira buz kesiyor ellerim, ayaklarım
Uyuşuyor yüzüm, kızarıyor tenim, canım acıyor
O an soğuktan acıyor canım ama
Kalkıp gidersem oradan, yeniden dönecek olursam kendi hayat dertlerime; o da başka türlü acıtacak canımı, biliyorum
İki tür can acısı arasında kalıyorum bir anlığına ve
Dayanabildiğim yere kadar orada kalmayı seçiyorum
Ne kadar şanslıyım ki kedi birey de benimle kalmayı seçiyor ve karşımdaki banktan kalkmıyor, gözlerimin içine içine bakmaya devam ediyor
Sihirli birtakım güçlerim olmadığı için iç çekiyor, derin bir nefes veriyorum ve verdiğim nefesin buhar olarak dışarıya çıkışını izliyorum
‘’Sihirli birtakım güçlerim olsaydı da bu anı dondurabilseydim keşke…’’ diye düşünüyorum
Ama nafile elbette…
Sonunda artık soğuğa dayanamayıp, tanışmaktan ve tek başınalığımı bir süreliğine paylaşmaktan memnun ve minnettar olduğum sayın ve de çok sevgili kedi bireye son bir bakış atıp oradan kalkıp gitmeyi seçiyorum
Ve o anın anısını bir şiir yazarak kendimce ölümsüzleştiriyorum...