Ah mavi... Gündüzleri dalgaların ve sonsuz maviliğinle karışırsın gökyüzüne ve içimize. Sonsuza dalar gözlerimiz. Umutlanır içimiz. Masmavi denize doğru uzanan ellerimizde tüm sesimiz. Söyleyemediklerimiz, özlediklerimiz, gizlediklerimiz ve aşklarımız... Güler bize mavi, sonsuz uzandıkça. Uzadıkça uzanıveresimiz gelir yanına.


Sahil kasabasına yerleşip huzur dolu bir hayat isteği zaman zaman doğar herkesin içinde. "Ah alsam başımı gitsem." Dediğimizde kadraja ilk düşen bir gün batımı olur. Sabahı ayrı güzel, güneşin doğuşu ve batışı başkadır sanki sahil kenarlarında.


En büyük isteğim, en büyük hayalim ve ulaşabildiğim en büyük mutluluk denize karşı bir bankta saatlerce sohbet edebilmek kendimle ve içimde yarım kalan her şeyle. Hele bir de, koyu karanlıkta, kulağımda en sevdiğim şarkı, gözlerim boşlukta yürüyebiliyorsam sahil kenarında ne çok şey görür gözlerim.


Türkü sözlerini bile tam bilmeyen sazcı amcalar, "Aaa bee alasın bir gül," diyen çingeneler, "Bakayım bi' falına," girdabına düşmüş aşıklar, parmak arası terlikleriyle umarsızca gezen gençler, gitarını kapmış bir köşede son ses haykıran gitaristler, bir köşede sızmış şarapçı amcalar; çekirdeklerini kapıp bir köşede kendine yer edinmiş teyzeler, boncuklarını öven takıcılar, boncukların renkli dünyasında kaybolan genç kızlar, 4-12 çalışıp turizm sektörünün içinden geçtiği ay biraz da biz eğlenelim diyerek kendilerini sokaklara atmış kişiler, sevdikleriyle bir köşede sarılan aşıklar, aşıkların etrafında çember kurmak ister gibi toplanan arkadaşlıklar, mekanların birbirine karışmış şarkıları içinden bir tanesine kapılıp gitmiş dertliler, kafayı çoktan bulmuş yürümekte zorlanan sarhoşlar, iki birasıyla kocaman gemilere bakıp belki bir gün diyen hayalperestler, balıkçılar sokağında sohbetin dibine varmış eskiciler, pop müziğin gürültülü sözlerinde kendini kaybeden dansçılar, tüm bu hengamede mekanlarda günü bitirmeye çalışan işçiler, shakerlerini tüm duygularını hissederek sallayan barmenler, koyu sohbetlerde bir tarafa dalıp gitmiş bedenler, yarının planını yapmaya çalışan memurlar, misafirlerini en iyi şekilde ağırladıklarına emin olmak için sahile en yakın yerde çaylarını yudumlayan aileler, yazın tadını çıkaran çocuklar, darbukalarından çıkan sese kendini kaptırmış darbukacılar, buldukları bankta yan yana oturmuş nineler/dedeler ve de ben...


Ben varım o sahilde. Yürürken, dinlerken sessizliği, birden çok yerdeyim sanki. Farklı hayatların varlığını izliyorum uzaktan. Sonra diyorum ki,

Ben kimim peki, neresindeyim bu sahilin? Uzaktan izlerken herkesi, ya biri de izliyorsa beni?