En yakın arkadaşıyla sahilde kayalıkların üstünde sessiz bir müzik açıp sigara içiyorlar. Eh, iki kadın kayalıklarda ağacın arkasına gelecek şekilde kimsenin görmediği şekilde oturur. Orada da bulurlar orada da… birkaç erkek arkadaş grubunun gazabı kendini hissettiriyor. İki kadın birbirine bakıp müziğin sesini daha da açıyor. Karanlığın daha da silikleştirdiği denizin hayranılar. Bir sigara daha…

“Bana bir rakam, sayı söyler misiniz?” Söyleyip gönderseler mi yoksa hiç cevap vermeden bıraksalar mı diye düşünüyorlar. Aynı anda. Maalesef, soru kendini tekrarlıyor: Söyleyin ya işte, şansınıza inanıyorum çok güzel para kazandıracaksınız bize. Söyleyelim de gönderelim diyoruz, aynı anda. “Çok iyi be!” Gidiyorlar. İki kadın birbirine bakıp güldüler, içten içe aynı salvolarla. Biraz sonra, biz de burada oturuyoruz (yüksek sesle şarkı gelen yerden) gelin beraber dinleyelim diyorlar. Sağ olun biz böyle iyiyiz. Tamam ya sizin dinlediğiniz şarkıyı açarız, diyor. İstemiyoruz. 

Elinde iki çay ile geliyor. İki kadın yarım ağız, çay getiriyor diyorlar. Eh, şey, kem küm… içiyorlar yarım ağız sohbetle. Bir kadın, hüplettin resmen diyor. Diğer kadın da ne yapayım kalakaldım diyor.  Gülüyorlar. “Ya bir şey diyeceğim ama böyle yavşaklar gibi tanışma, konuşma bahanesi değil. Çakmağınızı alabilir miyim?” Diyor. Gideceksin ama değil mi diyor iki kadın.  Çakmağı alıp sigarasını yakıyor. “Ya cidden yanlış anlamayın ama…” diyor, anlatıyor. Aynı anda yine sigara içip sakinliğimizi paylaşıyorduk, ne diye dadandılar ki diyoruz. Gitmiyor, konuşuyor. Birden şarkı yükseliyor: gitmeeeeee, kaaaal. Kadınlardan birinin gözlerinin içine bakarak söylüyor. 

Kalkıyoruz. Homurdana homurdana… bir anda beyin çarpıntısı, vücut bir öne arkaya sarsılıyor. Etraftaki sesler bulanık biçimde geliyor. Bura-buras… gözleri karanlığından ayrılıyor. Aynayı görüyor. Nere lan bura? Ru-ruj mu o..? Ah, hatırlıyor! Çişini yapmaya pub’ın tuvaletine gelmiş sırasını bekliyor. Üç kadın var, biri tuvalette.Temkin çişi için bekliyor zaten. Hepsi epey hızlı girip çıkıyor. En son biri daha geldi. Bacaklarıyla hareketler yapıp, yere ufak vurmalarla… İstersen önce sen gir, diyorum. Ben zaten eve gitmeden bi temkin olsun diye işeyecektim. Ay ucunda desem yeridir, diyor. Giriyor. Çıkıyor. “Bugün bana yapılan en iyi şey bu olabilir biliyor musun?”Neredeyse ağlıyorum. Ne olduğunu hemen anlatmak ister misin? Anlatıyor, ne burcu diye soruyorum, göt burcu diyor. Gülüyoruz. Ya aslında o değil de ben mememi azıcık büyüttüm. O bunu biliyor mu diye soruyorum. Evet diyor. İşte şimdi ona girsin diyorum. Tek bildiğim, diyor, ona yar olmayacak bunlar. Kahkaha atıyorum. Gidiyor. Yerime geçiyorum. Gitmeden sıradaki herkesim tek bir masada toplandığını görüyorum. Hepsine iyi akşamlar diliyorum. Hepsine sarılmış gibi olarak. Üst dudağının kalkık olduğu gülümseme ile ay kadınlar ya diyorum.