Sadece topuk seslerinin yükseldiği bomboş bir sokaktan geçiyordu aklındakilerle birlikte. Soğuktan morarmış ellerini ceplerinde ısıtmaya çalışırken bir yandan eve varmanın hayalini kuruyordu. Halbuki ellerine nazaran içinde dinmek bilmeyen bir yangın vardı. İş yerinde maruz kaldığı mobing, yaşadığı sağlık problemleri ve kimseye anlatamadığı özel hayatındaki sorunlar bir anda kafasında bir çığ oluvermişti. Çok fazla yük vardı sırtında, hangi birine yetişeceğini bilemiyordu. Bu nedenle aklı hep doluydu. Bir an önce uyumak ve bitmek bilmeyecek olan yeni bir güne başlamak istiyordu hevessiz. Kafasındaki tilkilerin dönmesiyle birlikte düşüncelerini dağıtıp bahçe kapısına uzandı, evine gelmişti artık ve kendini toparlamalıydı. Düşündü, ben kendimi toparlayamazsam eğer düştüğümde kimse benim elimden tutmayacak diye geçirdi içinden. Haklıydı da. Hem ailesi de onu mutsuz görmek istemezdi. Babası işten üzgün ve yorgun geldiğini görürse çok üzülürdü, bunu ona yapamazdı. Hemen o sahte ama profesyonel gülüşünü takındı ve kapıya uzandı. Her zaman olduğu gibi babası kapıda onu karşıladı.

“Günün nasıl geçti güzel kızım?”

Hemen aklında binbir türlü senaryo oluşturdu.

“Harikaydı babacığım. Çok eğlenceli, bir o kadar da güzel haberler aldığım bir gündü; yemekten sonra hepsini anlatacağım.”

Yalandan kim ölmüş, bazen bazılarının mutluluğu için yalan söylemek gerekir. Çünkü doğrular her zaman mutlu etmez.